Almanya 23 Şubat Pazar günü yapılacak genel seçimlere hazırlanırken, göç konusu seçmenlerin en önemli kaygılarından biri haline geldi.
İki hafta önce Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz'in göç kurallarını sertleştiren bağlayıcı olmayan bir önergeyi parlamentodan geçirmesinin ardından Alman parlamentosunda yapılan bir tartışma ülke çapında protestolara yol açtı.
Merz'in önerilerine ve aşırı sağcılarla çalışma isteğine yönelik eleştirilere rağmen, Almanya'nın diğer siyasi partileri de daha katı göç yasaları için çağrıda bulundu.
Şansölye Olaf Scholz'un Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ve Yeşiller Partisi göç konusunda sağa kayarak Almanya'dan daha fazla ve daha hızlı sınır dışı etme sözü verdi.
'İşe yaramayan' bir durum mu?
Sınır dışı etme, yasal olarak ülkede kalma hakkı olmayan kişilerin - genellikle iltica başvuruları başarısız olan kişiler, geçerli oturma izinleri olmayanlar veya ciddi suçlardan hüküm giymiş yabancı uyruklular - sınır dışı edilmesine yönelik yasal bir süreçtir.
Almanya'nın sınır dışı etme modeli, ulusal ve AB genelindeki yasaları takip etmekte olup, bloğun 27 üye ülkesi sınır dışı etme kurallarını uygulamada esnekliğe sahiptir.
2023 yılında Almanya yaklaşık 16.430 kişiyi sınır dışı etti. Bu rakam önceki yıllara göre belirgin bir artış gösterdi. 2024 yılının ilk 11 ayında ise toplam 18.384 kişi Almanya'dan sınır dışı edildi. Buna rağmen politikacılar daha fazla göçmenin sınır dışı edilmesi için bastırıyor.
De Vries'e göre sınır dışı işlemleri her zaman gerçekleştirilemiyor çünkü Almanya'ya giriş yapanların "yüzde 60'ı" pasaportlarını kasıtlı olarak imha ediyor ve bu da yetkililerin kimliklerini tespit etmesini zorlaştırıyor.
Diğer engeller arasında, göçmenlerin geri gönderileceği ülkelerin iş birliği yapmaması da yer alıyor.
Sığınmacılar kalifiye işçilere karşı
De Vries'e göre sığınmacılar ile kalifiye işçiler arasında bir fark var. Almanya'nın ihtiyacı olan şey kalifiye işçiler.
De Vries, sığınmacıların çok sayıda geldiğini ve iş gücü piyasasına girmek yerine sosyal sistemlere yük olma eğiliminde olduklarını ve istatistiklerin sığınmacıların genellikle Almanya'nın sosyal güvenlik sistemine daha fazla güvendiğini gösterdiğini söylüyor.
De Vries, "Bu insanlar Almanca bilmiyorlar, başlangıçta işsizler, devlet tarafından barındırılıyorlar ve aynı zamanda Almanya'nın çok cömert sosyal yardımlarından yararlanıyorlar. Bunlar göçün çok farklı iki şekli," dedi.
İhtiyaç duyulan kalifiye işçiler gelmiyor, çünkü Almanya onlar için cazip bir yer değil. Çok bürokratik ve idari süreçlerimiz aşırı karmaşık," dedi.
De Vries, hükümetin vasıflı işçileri çekmek için yeterince çaba göstermediğini düşünüyor. Bunun da ötesinde, siyasi tartışmaların iki kategoriyi birbirine karıştırma eğiliminde olduğunu savunuyor.
De Vries, "Bu iki şeyi (sığınmacılar ve kalifiye işçiler) acilen birbirinden ayırmamız gerekiyor. Bunları birbirine karıştırmamalıyız. İltica göçünü sıkı bir şekilde sınırlandırmamız ve azaltmamız, aynı zamanda da daha vasıflı işçileri çekmemiz gerekiyor," diyor.
Gözaltı merkezlerinin yetersizliği
Alman İçişleri Bakanlığı'nın rakamlarına göre sınır dışı işlemlerinin yaklaşık yüzde 60'ı başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bu arada, sınır dışı edilmeyen kişilerin bir yerlerde barındırılması gerekiyor ve bu da zaten karmaşık olan soruna başka faktörler ekliyor.
Hem De Vries hem de Almanya'nın en büyük polis sendikasının başkanı Andreas Roßkopf, sınır dışı edilmek üzere ayrılan göçmenleri tutmak için yeterli gözaltı merkezi olmadığını savunuyor.
De Vries, "Almanya'da ülkeyi terk etmesi gereken yaklaşık 225.000 kişi olduğunu ve bunların yaklaşık 45.000'inin zorla sınır dışı edilmeye tabi olduğunu" söylüyor. Ancak gerçekte sadece birkaç yüz gözaltı merkezi var.
De Vries'e göre bir diğer faktör de sınır dışı işlemlerini yürütmekle sorumlu olan eyaletler ile federal hükümet arasında iş birliği eksikliği.
Roßkopf, yetkililer sınır dışı etmek istedikleri kişileri gözaltına alamadıkları için, birçoğunun onlardan kaçmanın ya da saklanmanın yollarını aradığını açıkladı. Roßkopf, yetkililerin mükerrer suçluları ve suçluları tutmak ve sınır dışı işlemlerini etkili bir şekilde yürütmek için alanları önemli ölçüde artırmaları gerektiğini savunuyor.
Roßkopf, "Ayrıca, (sınır dışı edilen bu kategorideki kişilerin) geri gönderilebilmelerini sağlamak için menşe ülkeler ve üçüncü ülkelerle acilen anlaşmalara ihtiyacımız var. Bu da bu ülkelerin de onları geri almayı kabul etmesi gerektiği anlamına geliyor," dedi.
Sınır dışı meselesi, Solingen ve Aschaffenburg şehirlerinde meydana gelen bir dizi saldırının ardından Almanya'nın gündemine oturdu. Her iki olayda da şüpheliler, sınır dışı edilmesi planlanan göçmenlerdi.
Solingen'de üç kişinin ölümüne ve sekiz kişinin yaralanmasına neden olan saldırının, Bulgaristan'a sınır dışı edilmesi planlanan bir Suriye vatandaşı tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi. Sınır dışı edileceği gün yetkililer şahsın yerini tespit edemedi.
Roßkopf, sınır dışı işlemlerini yürütmek için yeterli personel olmasına rağmen, yetkililer arasında daha iyi bir koordinasyon olması gerektiğini söyledi.
Roßkopf'a göre Merz'in göç kurallarını sertleştirmeye yönelik tedbirleri tepki çekmiş olabilir, ancak bu tedbirlerdeki pek çok unsur yeni değildi.
Ancak Merz'in önerilerinden biri - geçerli giriş belgeleri olmayan kişilerin Almanya sınırlarından geri çevrilmesi - Avrupa genelindeki iltica hukukuyla çelişiyor.
Roßkopf, "Yasal kesinliğe ihtiyacımız var" dedi. "Eğer bu sağlanır ve meslektaşlarımız net bir yasal çerçeve içinde çalışabilirlerse, o zaman bu kesinlikle göçü daha da azaltacak bir önlem olacaktır."
Merz'in göçle ilgili önerileri arasında sınır dışı edilecek kişilerin derhal gözaltına alınması, gözaltı alanlarının artırılması ve günlük sınır dışılar yer alıyor.
Ülkeyi terk etmesi gereken "tehlikeli bireylerin" gönüllü olarak ülkelerine dönene ya da sınır dışı edilene kadar "süresiz tutuklu" olarak kalmasını önerdi. Merz ayrıca Alman eyaletlerindeki polis güçlerinin sınır dışı işlemlerini uygulamak üzere desteklenmesi gerektiğini savundu.
Bir Avrupa sorunu mu?
Göç ve sınır dışı tartışmaları sadece Almanya ile sınırlı değil.
De Vries, "Bu tartışmada çok açık ve dürüst olmamız gerektiğini düşünüyorum. Sınır dışı etme hiçbir AB üyesi ülkede tatmin edici bir şekilde işlemiyor," dedi.
"Bu da bizi CDU olarak Almanya'ya ama özellikle de tüm Avrupa'ya yasa dışı göçü durdurmamız gerektiği sonucuna götürüyor, çünkü sınır dışı etmenin ne kadar zor olduğunu görüyoruz. İnsanlar bir kez giriş yaptıktan sonra, sınır dışı edilmeleri için yasal ve pratik engeller o kadar büyük ki, gerekli ve arzu edildiği gibi bunu asla tatmin edici bir şekilde yönetemeyeceğiz."
CDU, Almanya sınırlarında göçü durdurmada başarılı olursa, planlarının Avrupa Birliği sınırlarında bir "dalgalanma etkisi" yaratacağını ve böylece insanların "Almanya, Fransa veya İspanya'ya girme şansları olmadığını öğrendiklerinde bu yolculuğu yapmaktan vazgeçeceklerini" umuyor.
De Vries'e göre Avrupa ülkeleri iltica sorununu çözmek için birlikte çalışmalı. Ana akım partiler sığınma politikasındaki kusurları çözmedikçe, sağ popülist partiler kendilerini soruna bir çözüm olarak tanıtacaktır.
De Vries, Avrupa genelinde "sığınma ve koruma arayan herkes için aynı koşullar olmalı" dedi.
"Herkes için net bir dağıtım sistemine ihtiyacımız var ve Avrupa'nın dış sınırlarını daha iyi korumalıyız. Bu da sınırların daha iyi korunmasını sağlamak üzere ulusal hükümetlerle birlikte çalışması gereken Frontex'in önemli ölçüde güçlendirilmesini gerektiriyor. Aksi takdirde Avrupa içinde serbest dolaşım riske girer."
Buna rağmen, eleştirmenler Merz'in önerilerinin AB genelindeki yasalarla çeliştiğini ve ortak sığınma politikasının değiştirilmesi konusunda hemfikir olmayan diğer üye ülkeleri kızdırma riski taşıdığını savunuyor.
De Vries, zorlukları aşmak için Merz'in "Avrupa anlaşmalarında bir acil durum maddesi oluşturmak istediğini söylüyor. Tıpkı İtalya'nın artık bunlara bağlı kalmaması gibi."
"Ancak bunun yasal olarak uygun olup olmadığı kesin olarak tahmin edilemiyor. Bunun lehinde ve aleyhinde bazı argümanlar var."
Kaynak / euronews