Bir dönem içime ve hatta dışıma kapandım.
Küsmek gibi bir şey.
Bir çeşit gölge fesleğeni.
Bir çeşit keyif vermeyen bir hayatın içinde buldum kendimi.
Zaten hiç bir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim .
Her şeyi yarım bırakıyorum.
Son bir kaç yıldır epeyce göçebe yaşadım.
Sadece iki valizim oldu.
Bir yığın insan ile tanıştım.
Ama hep yanlızdım.
Hele birde sevgili babamın ölüm haberini duymak bende uzun bir süre hiç ummadığım bir şekilde büyük bir şaşkınlık meydana getirmişti.
Bu yazıyı okuyanlara, bağışlayın lütfen bir tavsiyem olsun.
Anne ve babanızla iyi vakit geçirin.
Teşbih' te hata olmasin anne bir evin kolonları baba ise çatı gibidir.
Evi ayakta tutan annedir.
Baba ise evin çatısıdır.
Neyse duygularımı kontrol etmeliyim.
Bu vesile ile dar-ı beka'ya göçmüş bütün anne ve babalara rahmet diliyorum.
Evet her zaman ki gibi dinlendirici melodi ile birlikte bir kaç satır kitap okuyup,
gecenin karanlığında ötelere dalıp, dalıp baktığım olmuştur.
Düşünceler hızlıca yapışıyor yakama, hayatın yükü ağır yakamı silkelemek, bir an bu ağır yükten kurtarıvermek istiyorum kendimi .
İnsanoğlu çok garip her zaman böyle yaşayıp gideceğini sanıyor.
O hiç yaşlanmayacak, hiç çirkinleşmeyecek, hiç düşmeyecek, ve hiç ölmeyecekmis gibi yaşar.
Öyle ya bu İnsanoğlu hep ister.
(Hel min mezid) daha yokmu,daha yokmu diye hep ister.
En iyi hayat onun olmalı,en iyi binek, en iyi mesken ve daha iyi olan ne varsa hepsi onun olmalıdır.
Bu onun doymak bilmeyen nefsinin özelliğidir.
Kanaat nedir bir türlü öğrenmeyen benliğinin ürünüdür.
İnsan hep başkasından bekler
Bir adım gelsin.
Bir ses versin.
Hep başkasından bir hareket bekler .
Doğrusu bilemiyorum ne zamana kadar devam edecek bu ahvalimiz.
Ne zaman bir karşılık beklemeden bir iyilik yapacağız.
Ne zaman hiç tanımadığımız birine gülümseyecegiz.
Ve ne zaman anne babalarımız yanımızda iken kıymet bileceğiz.
Ne zaman eşlerimize huzur vereceğiz, ne zaman iyi bir anne, baba ve çocuk olabileceğiz.
Ne zaman birbirimizi anlayacağız.
Ne zaman?
Ne zaman?
Hangi ikindisinde ömrün?
Bakınız yüzyıllarca, dönemler, asırlar kavgalar mezhep ve din çatışmaları ile geçti.
Elimizde avucumuzda biriktirdiğimiz değerleri kaybettik.
Adeta bir insanlık yoksunluğu içindeyiz .
Ateş düştüğü yeri yakar denilir.
Fakat ne yazik ki şimdi hepimizin evine ateş düştü.
Bize mahrem olan evlerde çığlık sesleri ile uyanıyoruz.
Herkes bir isyan bayrağı eline almış baş kaldırıyor.
Din,dil, ırk ayrımı yaparak insanlığımızı kategorize ettik.
Biz Dünya'ya böyle Saadet getirebilirmiyiz?
Ha bu arada size şöyle diyim ben hiç bir zaman herkes aynı olsun, aynı düşünsün, aynı anda gülsün ağlasın...
Herkesin aynı dinden, aynı mezhepten, aynı meşrepten olmasıni beklemedim.
Ayet-i kerime'de buyrulduğu gibi;
Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir dişiden ve bir erkekten yarattık.
Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.
Muhakkak ki Allah yanında en değerliniz ve en üstününuz ondan çok korkanınızdır.
Şüphesiz Allah bilendir herşey den haberdar olandır.
Bizleri farklı farklı ırklardan yaratıp sonra bir araya getiren Allah'a sonsuz şükürler olsun.
Her yaptığımız iyiliği Allah adına onun hoşnutluğunu esas maksat yaparak yapmalıyız.
Bütün yaratılanı onun adına sevmeliyiz.
Bir günü diğer güne eşit gelmeyecek şekilde çalışmak ve insanlık için üretmeliyiz.
Düştü diye bırakmamalıyız dostlarımızı
Herkes vurdu diye bizde vurmamaliyiz.
Kötü şeyler yaşanmış olsada güzel günlerin hatırına sabretmeliyiz.
Aynı sofrada yemek yediklerimize yüz cevirmemeliyiz.
Sözlerimi bitirirken önce kendi sonra sizin insanlığınıza sesleniyorum.
Ey insanlar !
Maneviyatınızı ve insanlığınızı diri tutun.
Birbirinize değer verin.
Vatanınıza değer verin.
Ailenize değer verin.
İşinize değer verin.
Dostlarınıza değer verin.
Velhasıl Allah'ın ihsan ve ikramına daima teşekkür edin...