DÜNYA GÖÇÜ - 60 YIL "GASTARBEITER" ve ŞİDDET

DÜNYA var olduğundan bu günümüze kadar insanlar göç halinde! Adem Aleyhisselam ve Havva anamızdan bugüne dek insanlar bu dünyada hep bir noktadan bir noktaya hareket içinde olmuş. Arada kah anlaşarak kah anlaşmazlıklarla dolu tarihi hikayelerden dolayı insanların yolları ayrılmış ve kabileler oluşmuş, sonra sonra da milletlere ve ülkelere hatta kıtalara dağılmışlar. Nesiller ilerledikçe ve zaman geçtikçe bazen ortak soy ağaçlarından habersiz milletler ve etnik gruplar gelişmiş. Diye diye günümüzün göç hali tabiki o ilkel günlerden farklı diyesim var – ama farklı mı acaba?
Gençliğimde dünya tarihini anlatan ve adını dahi unuttuğum bir kitapda göç olayını araştırırken matematiksel bir formül okuyunca bir hayli şaşmıştım o gençlik günlerimde. Hiç unutmam, kitapta diyordu ki, bir insan bir ülkeden diğer bir ülkeye göç ederse, orda yaşamaya devam edip o insandan olma 4 ile 6 nesil sonrası o ilk gelen atasının hangi ülkeden geldiğini bilmeyecek hale gelmiştir. Hemen kendi soy ağacımı aklımdan geçirdim ve hakikkaten hem anne tarafım hem baba tarafımda 4 nesil bildim, ötesi nerelerde yaşayıp hangi ülkeden geldikleri hakkında bir ip ucu yoktu – bilemiyordum! Özellikle soy ağacı araştırması yapmamış ve sizin benim gibi 'sıradan' insanların hepsinde nerdeyse bu durum böyleymiş sözde.
Sizde bir duraklayıp bu durum sizin soy ağacınızda bu durum nasıl olduğunu düşünmek ve hatırlamak istermisiniz acaba? 
Büyüklerinize sorup bu konu hakkında araştırıcı sohbet etme fırsatınız varsa değerlendirin derim bence. Öyle bir imkanınız yoksa zamanımızın modasına uyup tükürük örneği vesilesi ile 'soy ağacı gen analizi' yaptırabilirsiniz. 59.90 Euro’dan başlayan fiyatlarla ve internetten bulabilceğiniz enstitülerde genetik soyağacınızı elde edebilirsiniz. 
Buna belki bizden olma sonraki nesiller ihtiyac duyabilirler, zira Almanyadaki Türklerin artık 4.üncü nesiline erişmiş haldeyiz, hatta 5.inci nesil yolda.
30. Ekim 1961 itibari ile Alman Hükümetin Türkiyede aralarında olmak üzere toplam 13 ülke ile 'İş göçü anlaşması' imzalamasının akabinde Almanyaya gelmeye basladı bizimkilerde. Istatistikler cok daha az sayı olarak veri tabanı gösterse de tahminlere göre gerçekten mevcut 2-3 Milyon Türk yaşıyormuş günümüzde artık Almanyada.
Ve Almanya Ekim 2021 sürecinde bir çok yerde bunun kutlamalarını yaşıyor. İster devlet politikacıları ister göç konusu ile bağlantısı olan Kurum ve Kuruluş, Türk Sivil Kurum Örgütleri, vakıflar dernekler ve ah kimler kimler bizlere "İyiki geldiniz Almanya'ya" diyor ve jübilemizi tebrik ediyor.
Elinde tek bavulla, dişini tırnağına takmış ve gurbet ellerin yoluna düşmüş nice insanımızın tarihi hikayeleri, nice çocuk yaşlı demeden insanımızın ve nice ailelerin kaderi olumlu olumsuz etkilenmiş burdaki hayatlarından. Hiç unutmam, annemin bir sözü vardı "Almanya bize çok şey verdi, fakat çok şeyimizi de aldı götürdü" derdi hep. Sanırım hepimizin bu konuda anlatacak sonu gelmez hikayelerimiz vardır. Fakat şu bir gerçek ki, gurbet kavramı yok artık, yok olmalı! Çünkü bizler artık bu toplumun insanlarıyız. İşimize gelse de gelmese de bu gerçek ile yüzleşmenin zamanı geldi ve geçiyor bile.
Sevgilerimle
Manşet Abla

Hamburg-Altona`dan H. Y. özetle şunu yazıyor:
"Sayın Manşet abla, neyi nasıl yazacağımı bilmiyorum ama sadece şunu biliyorum: Acilen yardıma ihtiyacım var!
Almanyada doğma büyümeyim ama ne okuyabildim ne meslek sahibiyim. Annem ben 6 yaşındayken öldü, babam çok çabuk şekilde tekrar Türkiyeden birini getirmiş ve evlenmişti. 3 kardeşimle beni üvey annem büyüttü. Sağ olsun yinede o kadın baktı pakladı büyüttü ama sevgi nedir bilmedik kardeşlerimle. Yaramazlık yaptığımızda bizi babama şikayet ediyordu ve babamda bizi döverek çözüyordu problemleri. 17 yaşında ilk önüme gelenle kaçarak evlenmem pek de şaşırtıcı değil bu şartlar altında, değil mi? Iki çocuğum oldu ama şiddet hayatımda hep vardı, hep devam etti ve çoğaldı. 25 yaşında zor bela boşandım. Alman hükümeti kiramı ödesede, bize baksada yetiremedim bir türlü ve çaresiz kaldım. Daha güzel yarınlar için ikinciye evlendim. Bugün 35 yaşındayım ve 4 çocuğum var. Intiharın eşiğindeyim çünkü ikinci kocamda beni ve çocukları cok fena dövüyor olur olmaz nedenlerle, çünkü alkol bağımlısı ve çalışmıyor. Bana lütfen bir yol gösterin?
Sevgili hanımefendi, 
eyvah eyvah, katmer katmer ve problem üstüne problem biriktirmişsin sen hayatın boyunca be güzel insan. Hangi birine ne diyeyim ki?  Arap saçı misali çözülmesi lazım bunların ama herseyin temeli, başı da sonu da SENSİN! Hiç bir şey için geç kalınmış değildir, yeter ki sen iste! İntihar falan sakın haa, çocuklarını düşün. İntihar edenler belki o anlık 'kurtuluş' sanıyorlar (İntiharın dini hükmünden ve intihar edenin ahiretteki durmundan hiç bahsetmiyorum bile burda konuyu dağıtmamak için) ama geri kalanlara ne kadar ağır psikolojik travmalar, ne ağır yükler ve zararlar bıraktıklarını bilseler hiç biri intihar etmez bence, çok eminim! Çocuklarını seviyorsan yaşamalısın. Senin hayat ile olan hesabını çocuklarına ödetemezsin. Senin intiharının onlara bırakacağı psikolojik zararların altından kalkamaz çocukların! Daha çocuk yaşta hayatları heder olur, aynı seninki gibi nerdeyse. Bunun böyle olmasını istiyormusun? 
Peki, Nasıl mi çözeceksin sorunlarını?
Acilen profesyonel psikolojik yardım alarak! Hayatındaki sorunlar o kadar kat kat üst üste gelmişki, böyle iki satır ile yol göstermekle olmaz. 35 senede yaşadıkların zaman aldığı gibi 35 satıra sığdıramayız çözüm formüllerini. 3-5 kez psikoloğa gitmekle de olmaz bu iş. Senin hayatını toparlamak bir süre vaktinini alır tabiki, üstelik bunu bile başarmayı istemelisin! Artık kendin için uğraşmalısın, güzellikler için kendin çabalamalısın. Hersey senin kafanda gönlünde saklı. "Ben delimiyim/eşşekmiyim psikoloğa gideyim?" Toplum olarak psikologlara klasik bakışımız bu maalesef. Oysa bir düşünüp şunu sorsak kendimize keşke: İnsanlar midesi veya orası burası ağrıyınca derhal uzman doktorlara giderler, dişi ağırınca diş doktoruna giderler vs., fakat insanın RUHU ağrı sancı içinde kıvranırsa, hasta olsa bile hiç bir yere gitmezler ve hatta "ammmannnn kimse duymasın!" diyerek GİZLERLER. 
Psikologlara Türkiye ve Almanyada farklı bakış! Artık Türk toplumundaki psikolojik tedavilere ve psikologlara bakış açışı eskisi gibi değil. Bunu Türkiye için rahatlıkla diyebiliyoruz, çünkü Türkiye'de psikologlara, hayat koçlarına vs. git gide rağbet çoğalıyor. Yılların zahmetlerini içeren kitaplar, seminerler, topyekün bunlar toplumca çok güzel gelişmeler. Üstelik TV`de 'Kırmızı Oda' dizisi bile boşuna çekilmedi ve bu aktüel zaman akımının taçlandırılmasıdır bence. Türkiye'deki ve Almanya'daki Türk toplumları farklı maalesef. Almanyadaki Türklerin psikolojik sorunlarda profesyonel destek alma açıklığı maalesef daha adı geçen yukardaki klasik düzeylerde. En fazla erken emekli olmak prosedüründe gerekli olduğunu düşündükleri için gereksinim olarak görürler psikologa gitmeyi. Hatta orda bile bazıları deli rolü oynamaya kalkarlar bir an önce emekli olmak için. Bir düşünebilen insan olarak elini vicdanına koyup (kendinizle yüzleştiğiniz iç aynanıza) "evet, benim (psikolojik) sorunlarım var, çıkmazlardayım ve bunlar icin profesyonel destek almam gerek/almak istiyorum" diyebilmek aslında bir erdemliktir. Zira psikatristlerin atasözü derki "Hiç bir zaman bize gerçek deliler/hastalar gelmez, gerçek delilerin/ hastaların deli/hasta ettikleri gelir". Bunun için çekinmeden ve acilen kendine bir psikolog/ bir psikyatrist aramanı tavsiye ederim, çünkü sorunların çözümü sadece ve sadece orda gizli! Hoş, korona pandemi halinde  ACİLEN psikolog bulmak da bir hayli zor. Normal zamanlarda bile zor olan bir durum, pandemi şartlarında daha bir zor görünmekte. Oysa ister Almanya, ister Türkiye, psikologlarda artık pandemi şartlarına uyarak internet üzerinden görüntülü tedavi yöntemlerini uygulamaktadırlar. Peki, psikolog nerden bulacağız diyorsanız? Psikolog bulmak sizin göreviniz! Bununla ilgili bilmeniz gerekenler bunlar: Almanyada psikolojik tedavi ücretlerini sağlık sigortanız üstlenir, çünkü  herhangi doktora gittiğiniz gibi bir sağlık hizmetidir Psikoloğa gitmek Almanyada. Sağlık Sigortanıza gidip veya telefon ederek oturduğunuz çevrede ulaşılır psikologların (Türkçe konuşan) mevcut listesini isteyebilirsiniz. Yada herhangi başka doktorlara nasıl gidiyorsak, eş dost çevreden soruşturarak tavsiye üzere buluyoruz. 
Psikolog konusunda Türkiye ve Almanya farklarından size niçin bahsettim acaba?
Almanyada,  hele ki Pandemi şartları altında Psikolog bulmak, hele birde Almanca yetersizliğiniz varsa Türkçe konuşan Psikolog da terapi yeri arıyorsanız, çok şanslı olmanız gerek diyebilirim – çünkü ÇOK ZOR, maalesef! Bu nedenle biraz milletçe sahip olduğumuz kıvrak zekanızı çalıştırıp Türkiye'de de kendinize bir psikolog bulabilirsiniz. Birinci fark: Türkiyedeki psikologları cebinizden ödeyeceksiniz! Bu esnada döviz kur farklarından faydalanabilirsiniz, sözüm o ki belki Türkiye'dekilere ağır gelen meblalar bizleri sarsmaz. Yanlız uyarmam gereken bir hazin konu var: Bu alanda bile "Almancı muamelesine" uğramayalım lütfen. Aldığım duyumlara göre örneğin İstanbul'daki bazı psikologlar 50 EURO(!) seans başı talep ediyormuş, özellikle "Almancılardan". (Onlar sanırım Leylekleri havada görmüş. 20-30 Euro gayet uygun ve nerdeyse 200-300 TL saat ücreti ettiğini unutmayın lütfen ve Türkiye'de kim alıyormuş bu saat ücretini acaba. Benim bildiğim inşaat amelesi 100 TL ye 8 saat çalışıyor İstanbul gibi yerde). Tamam, Almanyadaki Sağlık Sigortanızdan Alman Psikologlar 100 EURO seans başı aldığı doğru, fakat siz kendinize yinede Türkiye'de 'yerli fiyatlarla' seans ücretini talep eden psikologlar bulmanızı tavsiye ederim. Ücret konusunda anlaşacağınız psikologlara, PayPal üzerinden veya havale yolu ile ödeme  yapabilirsiniz. Hadi internet başına, 'Türkiye kazan siz kepçe' diyerek arayıp bulabilirsiniz size uyan bir psikolog...Kolay gelsin.  
Al çocuklarını, 'Frauenhaus' denilen kadınlar sığınma evlerine git,  veya polis çağır ve kocanı kapıya koydur ve onu alkolden kurtulma kliniklerine yollasınlar veya Jugendamt, polis, kadın haklarını destekleyen sayısız kurum ve kuruluşlarına baş vur, onlar sana acilen yardım etsin de diyebilirdim, ama demedim! Niçin? 'Çünkü senin olayın kendini gerçekleştiren kehanet' gibidir. Sen kafanı değiştirmedikçe hep aynı şeyleri yaşayacaksın bu dünyada. Sana anlık çözüm değil, daim çözüm lazım, o da sende gizli güzel insan.
Ayağa kalk ve çözümlerini artık kendi eline al!