"İnsan huzur ve hitap makamında önemsenen bir varlıktır”

Günümüz dünyasında ve evren araştırmaları konusunda bilim insanlarının çok ileri düzeyde yol aldığını belirtmek öyle zannediyorum yerinde bir tespit olacaktır.

Çesitli araştırmalar ile ve uyduları mükkemmel düzeyde inşa ederek, uzay araçlarının, hatta uzay istasyonlarının ve son derece duyarlı teleskoplar ile bu büyük evreni anlayışımızın sınırlarını zorlayacak şekilde kavramımızı sağlayan bilim insanlarınin bu özverili çalışması aslında bu asrın insanına iman noktasında çok önemli bir hizmet sunduğunu söyleyebiliriz ve bu konuda bu asrın insanı  ne kadar şanslı olduğunu ifade etmemizde bir sakinca yoktur.

Bu muazzam planlamanın, insan zekâsının çok çok üstünde bir bilginin, ilmin ve kudretin kainata dokunduğunu ve temas ettiğini kabul ediyor ve bu araştırmanın karşısında imanını daha'da güçlendiğini çok net bir şekil de  kabul ediyoruz.

Sizce de öyle değilmi ?

Evet tekrar bu evren Neden ,Niçin  ve Nasıl yaratıldı sorularını zihnimizi meşgul etmesine izin veriyoruz.

Taki hakikat açığa çıkarak anlaşılsın.

Gökyüzünü tamamen örten, bir uçtan diger uca kadar tümünü içine alarak kuşatan ve kucaklayan milyarlarca yıldız adasından, galaksilerden oluşmuş bu koca evren neden yaratıldı, nasıl tasarlandı, ve nasıl sayısal bir hesaplama ve değerler ile kurulmuştur.?

Sorusunun cevabını bulmaya anlayışımızın sınırlarını içerisinde izah etmeye çalışacağız.

Fakat  işin özü bu muazzam hesaplamalarin ve tüm varlıkların hammedesinin özeliklerini yani  DNA ,atomların, moleküllerin, hücrelerin yapı taşlarını burada izah edip mevzuyu sayısal değerlerle boğmaya gerek yok.

Biz burada Kerem sahibi olan Rabbimizin Rahmeti ile kendini nasil sevdirdigini anlamaya çalışacağız.

Elbette Allah-u Zülcelal şu gizemli evreni yaratırken  kendisini tanıtırmak ve bildirmek içinde biz insanları yani en şerefli olan, hidayet ve hilafet hirkasina bürünmüş bir vaziyet ile huzur ve hitap makamında yaratmıştır.

Peki biz insanlarinda buna karşılık  objektif bir şekilde özelikle varoluş hakında akli, kalbi ve vicdanı ön planda tutarak ve önyargılardan  kurtularak derin bir samimiyetle  iman ve  marifet ile karşılık vermesi gerekmiyor mu ?

Evet kendisini bize Rahmeti ile sevdirmek isteyen Rabbimizin ihsan ve ikramina mukabil kulluğu ve muhabbeti hayatimizin merkezine taşıyarak onun uluhiyetini odak noktası yaparak kendimizi ona sevdirmek ve hoşnut olduğu işler ile meşgul olmaya  yönlendirmeliyiz.

Nitekim kainatta sayısız yüzbinlerce nimeti gerek maddi ve manevi lezzetler ile bütün canlıları besleyen Rabbimiz değilmi?

İhtiyacımızı yeryüzüne serpen bizi doyuran, yediren, içiren Rabbimizin keremine karşı gerek onun razı olduğu işler ile meşgul olmak, hal diliyle, ve sözlü olarak hatta bütün duygularımızla ona yeterince şükrümüzu dile getirmeliyiz.

Ona hamd ve sena ile karşılık vermeliyiz.

Evet Akılları hayrete sevk eden bu koca evreni muhteşem  güzelliği ve rahmeti ile tasarlayarak mührünü basan ve her cihetle büyüklüğünü bütün sanat eserlerini en mükemmel bir şekilde yaratarak gören gözlere maşallah ,Allahü ekber sübhanallah dedirterek büyük bir tevazu hayret ve muhabbet ile secdeye vardıran onun kudreti degilmi ?

Aman Allah'ım ! Mükkemel bir huşu ve secde hali...

Cömertliği seven ve muhtaç olanlara çokça ihsanda bulunmak suretiyle bitmez tükenmez serveti ile Rahmet hazinelerini bize  göstererek yeryüzünü birer sofra-i nimet yapan Rabbimize şükürler olsun.

Peki bu büyüklük karşısında derin bir hürmetle onu övmek bize düşmezmi ?

Nitekim şu yaşam sürdüğümüz  koca evreni yaratmadan evvel bütün yaşam koşullarını hesap layarak gerek fiziki, biyolojik ve meteorolojik olarak hazır hale getiren Rabbimiz bütün mahlukatın ihtiyacını gidermesi için  yeryüzüne ihtiyaçlarını dağıtmıştır.

Yeryüzünü adeta birer fuar merkezi halinde bütün eserlerini sergileyerek bir sineğin kanadındaki simetriyi bir kelebeğin kanatlarındaki o muhteşem güzelliği  ve rengarenk deseni, çiceklerdeki o güzel koku ile birlikte renk uyumunu, dağlarin altından şırıl şırıl akan nehirleri, okyanusları ve içindeki balık türlerini ve daha sayamadığımız milyonlarca sanat eserlerindeki ilahi kudret mührünü tahsinkar bir surette

" Maşşallah" ! "Barekallah ! " sübhanallah  diyerek  hayretle Allahü ekber deyip  idrakimizi olabildigince açık tutuyor

 Ve tefekküre devam ediyoruz...

Eşi benzeri olmayan Allah (cc) her bir esere kendine has bir mühür vurmuştur.

Ve haddi zatında hiç bir eseri taklid edilemez ve bütün varlıklardaki muazzam yaratılış gerçeği onun birliğine ve kudretinin nihayetsiz olduğuna işaret eder. Şu kâinat içerisinde toplu igne ucu kadar yer kaplayan dünya'yi bize yurt ve vatan olarak yaratan Rabbimiz kainat'tin her tarafına vahdaniyet bayrağını dikerek hâkimiyetini ve evrenin sevk idaresinin kendi elinde olduğunu ilan etmiştir.

Bizde kalbimizle, aklımızla ve  imanımızla bu hareketliliği ve yaratılış gerçeğini tasdik ediyor ve kulluk bilinci ile her bir eserin onun dokunuşuyla, onun muhteşem tasarımıyla yaratıldığina inanıyor ve şahitlik ediyoruz.

Bu muhammedî bilinçle ubudiyet ve tefekkür makamında en güzel bir surette yaratılmış olmanın  şükrünü eda etmek cihetiyle emanete layık  hakiki insan ve zemin yüzünde güvenilir bir mümessil konumunda gençlik sarhoşluğuna dalmadan, gaflet kuyularında heder olmadan ahirete yönelik tavrımızı netleştirip saflarımızı sıkılaştırıyoruz...