PKK lideri Abdullah Öcalan, Türkiye kamuoyunda bir süredir beklenen açıklamayı yaptı ve örgütü silah bırakmaya çağırdı. "Tarihi bir gelişme" olarak görülen bu adımın Türkiye sınırlarının ötesinde de önemli sonuçları olması bekleniyor.
DW Türkçe'ye konuşan uzmanlar, özellikle Suriye'nin kuzeyinde yaşanabilecek olası paradigma değişimine işaret etti.
Türkiye, PKK'nın sınırları içindeki varlığını son yıllarda insansız hava araçlarının da katkısıyla büyük ölçüde sona erdirirken sınırın güneyindeki otonom Kürt idaresini en büyük tehdit unsuru olarak görüyor. Suriye'nin kuzeyi ve doğusundaki toprakları yaklaşık 10 yıldır, ABD'nin IŞİD'le mücadelede partner seçtiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrol ediyor. Türkiye ise bu yapının omurgasını oluşturan Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve onun askeri kanadı Halk Savunma Birliklerini (YPG) PKK'nın Suriye kolu olarak görüyor ve terör örgütü sayıyor.
Halihazırda SDG'nin statüsü Suriye'nin geleceğine dair en büyük belirsizlik unsuru. Sahadaki gözlemcilere göre bölgede Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye destekli grupların katıldığı çatışmalar düşük yoğunlukta ve aralıklarla sürüyor.
SDG Ankara'dan kabul görür mü?
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) araştırmacısı Hamzeh Hadad, Öcalan'ın çağrısının Suriye'deki Kürtleri de doğrudan ilgilendirdiğini belirtilerek açıklamanın yeni Suriye devletinin nasıl şekilleneceğine dair belirsizliklerin bulunduğu sırada geldiğini kaydetti. Hadad, SDG komutanı Mazlum Abdi'nin kendi grubunu PKK'dan ayrıştırma çabasına dikkat çekti.
Abdi, Öcalan'ın çağrısı üzerine yaptığı ilk değerlendirmede "Hayata geçerse bize de olumlu etkileri olacaktır" diyerek Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine yönelik saldırılarının temelinde "PKK tehdidinin yattığını" belirtti:
"Türkiye, PKK ve onun oluşturduğu tehdit konusunda endişeli. PKK yüzünden Türkiye bizim bölgelerimize saldırıyor."
Nitekim PYD Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim de yeni sürecin Suriye'de Kürt otonomisinin geleceğine katkı sunabileceği görüşünde. Fırat Haber Ajansına (ANF) yaptığı açıklamada Müslim, "Türkiye'de bir değişim olursa Kürdistan'ın diğer parçasına doğrudan yansıyacaktır. Böylesi bir sürecin gelişmesi, Suriye'de de bir çözümün gerçekleşmesi anlamına gelecektir" dedi.
Ancak iktidar partisi AKP'den Öcalan'ın çağrısı sonrası gelen ilk açıklama, Ankara'nın SDG ve PKK'yı bir gören tutumunda şu an için bir değişiklik olmadığına işaret ediyor. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, "PKK, PYD, YPG, SDG... Hangi adla olursa olsun Irak'taki ve Suriye'deki bütün unsurları ve uzantılarıyla terör örgütü silah bırakmalıdır ve kendini feshetmelidir" dedi.
Abdi ise silah bırakma çağrısının kendilerini kapsamadığını düşünüyor: "PKK'nın silah bırakma çağrısı onları ilgilendiriyor, bizim Rojava'daki güçlerimizi ilgilendirmiyor... Biz SDG'nin feshedilmesini istemiyoruz, tam tersine SDG'nin yeni Suriye ordusunu güçlendireceğini düşünüyoruz."
Şam'da işbaşındaki Türkiye destekli Ahmed Şara yönetimi, Ankara'nın tutumuyla uyumlu olarak Suriye toprakları içinde bir otonom yapıya karşı olduklarını belirtiyor. Yeni rejim ve SDG temsilcileri arasında özerk idare ve savaşçıların geleceğine dair müzakereler sürüyor.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şubat ortasında katıldığı Münih Güvenlik Konferansı sırasında "Bu konuya (SDG) Şam'daki arkadaşlarımızın yanıt vermesini, bunu bize bırakmamalarını bekliyoruz" demişti.
Şam'ın egemenliğini kabul eden SDG, varlığının devamı için Türkiye'yi ikna etmeye çalışıyor. Abdi daha önce Ankara'nın tutumunu yumuşatmak için SDG içindeki yabancı savaşçıların Suriye'den ayrılmalarını istemişti.
"SDG-PKK ayrışması derinleşir"
DW Türkçe'ye konuşan Londra merkezli düşünce kuruluşu RUSI (Royal United Services Institute) araştırmacısı Burcu Özçelik'e göre yabancı savaşçılar ile kastedilen Kandil bağlantılı PKK üyeleri. Özçelik, "Eğer Öcalan'ın çağrısıyla PKK kongresi toplanır ve örgüt tamamen dağılırsa, bu durum SDG'nin PKK ve onun Suriye'deki bağlantılarından ayrışmasını sağlayacak yeni bir süreci başlatacaktır" görüşünde.
SDG ve Şam yönetimi arasında siyasi sürece ve orduya katılıma ilişkin müzakerelerin devam etmesini beklediğini ifade eden Özçelik, "SDG (PKK'nın kendini feshetmesinden sonra) artık meşru bir Suriye hareketi olduğunu ve mevcut sınırlar içinde Suriye devletinin geleceğine bağlı kaldığını iddia edecektir" değerlendirmesinde bulundu.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings'den araştırmacı Aslı Aydıntaşbaş da DW yayınında yaptığı değerlendirmede çağrının, "hem Suriyeli Kürtler ve Türkiye hem de SDG ile Şam arasında diyalog zemini hazırladığını" söyledi. Aydıntaşbaş'a göre PKK'nın etkisinin azalmasıyla yeni dönemde Suriye'deki Kürt idareciler arasında "Şam'a taviz vermeye açık, daha ılımlı" figürler ön plana çıkabilecek.
Aydıntaşbaş, Öcalan'ın Türkiye'nin ötesinde Suriye ve diğer bölge ülkelerindeki Kürt hareketleri içinde de bir ikona olarak görüldüğünü söyledi, PKK'nın onun çağrısına uyacağını düşündüğünü belirtti.
İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'dan Ortadoğu uzmanı Neil Quilliam ise DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada okunan metnin sadece bir çağrı olduğuna dikkat çekti, PKK savaşçılarının geleceğine veya Türkiye'den beklentilere dair detayların yer almadığını kaydetti: "Irak ve Suriye'deki PKK'lıların (evlerine) dönüşüne dair ayrıntıları bilmiyoruz. Bu uzun bir süreç."
Türkiye'nin "ödevlerinin" ne olacağı sorusu belirsizliğini korurken AKP Sözcüsü Çelik, "Şöyle bir konu gündeme getiriliyor. 'Devlet bir pazarlık sürecine girer mi?' Burada devletin nitelikleriyle ilgili bir pazarlık söz konusu değildir" demekle yetindi.
Suriye'ye operasyon olur mu?
Quilliam, Türkiye'nin Suriye'ye yeni bir askeri müdahalesinin her zaman mümkün olduğuna da işaret ederek "ABD'de Donald Trump her ne kadar öngörülemez birisi olsa da Suriye'ye ilgisizliğini belli ettiğini", bunun Ankara'nın önünü açtığını kaydetti. Ancak Quilliam, böylesi bir adımın Türkiye'deki süreci riske atacağına belirterek "İran, Irak, Suriye ve Türkiye'deki Kürt toplulukları arasında var olan güçlü bağları gözardı edemezsiniz" dedi.
Kürt topluluklar lehine çalışma yürüten Washington merkezli Kurdish Peace Institute'den Meghan Bodette DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, Abdullah Öcalan'ın çağrısının "Türkiye'nin Suriye'deki Kürt yönetimine müdahale gerekçesini ortadan kaldırdığını" söyledi. "Bu çağrı SDG'nin kendini kabul ettirmesine yardımcı olmalı" diyen Bodette, "(Öcalan'ın açıklamasına rağmen) Eğer Türkiye Suriye'ye yönelik yeni bir operasyon başlatırsa, bu herhangi bir barış sürecinin sonu olacaktır" ifadelerini kullandı.
Irak ve İran nasıl etkilenir?
Öcalan'ın mesajı Irak'ta da yakından izlendi, hem Bağdat hem de Erbil merkezli özerk idare gelişmelerden memnuniyet duyduklarını bildirdi. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) adına açıklamayı, Türkiye ile yakın ilişkileri bulunan Başkan Neçirvan Barzani yaptı. Merkezi hükümet adına ise "Olumlu ve önemli bir adım" denilen mesajı Irak Dışişleri Bakanlığı paylaştı.
Hamzeh Hadad'a göre sürecin daha çok Suriye siyasetini etkilemesi beklenirken Irak'taki yansıması Türkiye'nin bu ülkedeki varlığına yönelik olacak. "PKK'nın Irak'taki varlığı Türkiye'nin bu ülke topraklarına yönelik saldırılarına gerekçe oluşturdu" diyen Hadad'a göre, eğer PKK gerçekten silah bırakırsa bu Bağdat yönetiminin elini rahatlatacaktır.
Yoğun Kürt nüfusunun bulunduğu İran'dan da komşu Irak'ınkine benzer bir açıklama geldi. PKK bağlantılı ayrılıkçı PJAK adlı örgüt ile yıllardır mücadele eden Tahran gelişmeyi memnuniyetle karşıladıklarını bildirdi. İran Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada çağrının "Türkiye'nin güvenliğine katkı sağlayacağı" belirtildi.