Vekâlet Değil Vurgun

Listeler Ankara’da, Talimatlar Holding Katında Yazılıyor! Bir zamanlar siyasetin özü, halkın içinden çıkan temsilcilerdi. Mahallesinde sevilen öğretmenler, sendikada direnen işçiler, ilçesinin doktoru, çiftçisi… Artık o defter kapandı. Bugünün vekilleri, seçmenle değil, sermayeyle temasta.

Türkiye’de artık milletvekilliği bir halk hizmeti değil, holding yatırımıdır. Seçimlerden önce aday adayları kapı kapı gezmiyor; holding kapılarında, genel merkez koridorlarında dolaşıyor. Meclis’te görmek istediğimiz halk temsilcileri değil, parası ve bağlantısı olanlar. Ankara’nın yüksek katlarında yazılıyor listeler, pazarlık masalarında şekilleniyor sıralamalar
Listenin başına geçmek için artık parti binası değil, holding katı ziyaret ediliyor. Arka fonda ise tek bir soru yankılanıyor: “Kimin daha çok katkısı olur?”

İstanbul: Listede ‘Yatırımcı Temsilcisi’ Var

İstanbul’da bir sanayi bölgesinden listeye giren iş insanı, kendi bölgesinde tek bir siyaset faaliyeti yürütmemiş. Ancak İstanbul’un göbeğinde, partinin finans kurullarında "yüz akı" olmuş. Listeye 3. sıradan girmiş. Yerel teşkilat şaşkın: “Kim bu adam?” Cevap net: Sponsor.

Kayseri: Aile Boyu Siyaset ve Müteahhitlik

Kayseri’de AK Parti listesinden giren bir aday, aynı zamanda şehirdeki en büyük inşaat firmasının sahibinin yeğeni. Partiyle geçmişi yok. Ama şirketin devletten aldığı ihalelerin toplamı milyarları buluyor. Partililer içerliyor ama kimse ses edemiyor. Çünkü aile “kıymetli bağışçılardan”.

Mersin: Listelere Sızan ‘Bağımsız Patronlar’

CHP’den Mersin'de listeye giren bir iş insanı, aslında geçmişte farklı sağ partilerde de aday olmuş biri. Değişmeyen tek şey: Her seçim öncesi, partilerin mali zorluk döneminde “yardımcı” olması. Bu sefer destek CHP’ye gidince, listeye adı yazılıyor. İdeoloji değil, alışveriş var.

Batman: Bölgesel Aşiret, Ulusal Etki

Bir aşiret liderinin oğlu, bir Kürt partisi listesinden seçiliyor. Ancak babası yıllardır merkezi hükümetlerle sıkı ilişki içinde. Listeye yazılması, hükümetle partinin “diyalog hattı” olarak görülüyor. Halk değil, denge gözetiliyor. Temsil değil, tahkimat yapılıyor.

Ankara: Listeyi Kim Yazıyor?

Tüm bu örnekler dönüp dolaşıp Ankara’da birleşiyor. Genel merkezlerde kurulan “aday havuzları”, önce iş dünyasından gelen referanslara açılıyor. “Şu holdingten bir vekil alalım, şu medya grubunu kırmayalım, şu sermaye çevresi bizden memnun kalsın.” Kulislerdeki bu cümleler, halktan gelen binlerce başvuruyu çöpe gönderiyor.

Vefa’ Yerine ‘Veli Nimeti’ Arayan Gençlik Kolları

Ve gençlik… Siyasetin en temiz yerinde olması gereken gençlik kolları bile artık iktidar merdiveni olarak görülüyor. Bir zamanlar memleketi değiştirme hayaliyle gelen gençler, şimdi hangi vekilin çantası taşınırsa daha hızlı yükselebileceklerini hesaplıyor.

Ankara'da bir parti genel merkezinde gençlik kolu başkanlığına aday olan biri, sadece bir hafta içinde üç farklı görüş değiştirdi. Önce “ben bu davaya gönül verdim” dedi. Sonra, farklı bir klik güç kazanınca onların tarafına geçti. En son “kiminle yürürsek daha çok ihale alırız, ona bakalım” diyen bir telefon konuşması sızdı. Bir ideal değil, bir yatırım aracı artık siyaset.

Sıraya Girmek İçin Sıra Dışı Yöntemler

Bazı partilerde aday adayları için gayriresmî “katkı tabloları” oluşturuluyor. İstanbul’da 1 milyon, İç Anadolu’da 500 bin, Karadeniz'de 750 bin TL gibi “rakamlar alınıyor. Bu rakamları veremeyen idealistler, son sıralara bile giremiyor.

Bu düzen, yalnızca siyaseti kirletmiyor; ülkenin geleceğini ipotek altına alıyor. Listeye giren her “paralı temsilci”, halkın değil, kendi patronunun sesini Meclis’e taşıyor. Böylece vekâlet sistemi çöküyor, yerini yatırımlık koltuklara bırakıyor.

Sonuç: Sandıklar Değil, Satış Listeleri Kazanıyor

Bu sistemde seçim kazanmak yetmiyor. Asıl mesele, kime hizmet edeceğini belirlemek. Çünkü artık halkın oyu değil, sermayenin listesi belirleyici. Meclis’te kimin sesinin daha çok çıktığı değil, kimin cebinin daha dolu olduğu önemli.

O yüzden mesele artık sağ ya da sol değil.

Mesele, bu düzeni içselleştirmiş olan her figürle yüzleşmek. Mesele, parti amblemlerinden bağımsız bir ahlak arayışı başlatmak.

Çünkü artık mesele sadece siyaset değil.

Mesele, geleceğimizi kurtarmak için bugün bu kirli düzene karşı ses çıkarabilmektir. İşte bu yüzden önümüzde ki olası bir seçimde kendi çıkarlarını değil halkın çıkarlarını korumak için seçilmiş bir meclis görmek dileğiyle.

Sevgiler

Leyla Yıldız Atahan