Hristiyan Demokratların lideri Friedrich Merz'in başbakanlığında kurulması beklenen yeni hükümet, göç politikalarında radikal değişiklikler belirledi, ekonomiden dış politika ve savunmaya kadar birçok alanda iddialı adımlar atmaya hazırlanıyor.

Yaklaşık bir buçuk ay süren müzakerelerin ardından kabul edilen koalisyon anlaşması, önümüzdeki birkaç hafta içinde partilerin ilgili karar organlarında oylanacak.

Tüm partilerin onay vermesi durumunda koalisyon sözleşmesinin 5 Mayıs'ta resmen imzalanması, Friedrich Merz'in de 6 Mayıs'ta parlamentoda yapılacak oylamayla başbakanlığa seçilmesi bekleniyor.

1. Almanya'da yeni hükümetin öncelikli hedefleri neler?

23 Şubat seçimlerinden birinci çıkan CDU'nun lideri Friedrich Merz, Almanya'nın bir an önce toparlanmasını ve yeniden Avrupa siyaset sahnesinde güçlü bir konum almasını hedefliyor.

Merz koalisyon anlaşmasının ardından hedeflerini açıklarken, "Ekonomiyi yeniden ayağa kaldırmak, göç sorununu çözmek, devleti kapsamlı bir şekilde dijitalleştirerek modernize etmek istiyoruz. Özetle Almanya'yı yeniden zirveye taşımak istiyoruz" dedi.

Transatlantik ilişkilerde mümkün olduğunca normalleşmenin sağlanması, ABD ile ilişkilerde gerilimin aşılması, AB'nin güçlü bir küresel aktör haline gelmesi, Ukrayna'ya siyasi ve askeri desteğin sürdürülmesi, Merz'in en önemli öncelikleri arasında bulunuyor.

Önümüzdeki haftalarda ilk iş olarak Washington'u ziyaret ederek ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek istediğini açıklayan Merz, "Washington'da sadece Almanya adına konuşmayacağım. Orada Avrupa ülkeleri adına konuşmak istiyorum" ifadelerini kullandı.

Yeni koalisyon hükümetiyle birlikte Almanya'nın dış politikasına Hristiyan Demokratların ağırlığı daha da artacak.

Merz'in aktif bir dış politika izleme hedefinin yanı sıra, dışişleri bakanlığı koltuğuna da Hristiyan Demokrat bir siyasetçinin oturacak olması, yeni değişimleri beraberinde getirecek.

Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya iki yıldan fazla bir süredir resesyonda ve bir ihracat ülkesi olduğu için de Trump'ın başlattığı ticaret savaşlarından en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor.

Bu nedenle Merz, bir yandan ABD yönetimiyle gerilimi dindirmeyi, somut önerilerle çözümler geliştirmeye çalışıyor, diğer yandan da AB hükümetleri arasında tek seslilik sağlayarak Washington ile pazarlıklarda Avrupa'nın elini güçlendirmeyi hedefliyor.

Merz liderliğinde kurulması beklenen hükümet, Almanya içinde de bir yandan reformlar, bir yandan da teşvik paketleriyle Alman ekonomisini canlandırmayı planlıyor.

Bu kapsamda üreticilerin vergi yükünün hafifletilmesi, enerji ücretlerinin düşürülmesi, dijitalleşme, yeni teknolojiler gibi alanlarda yatırımların teşvik edilmesi öngörülüyor.

2. Almanya'da yeni koalisyon göç konusunda hangi önlemleri alacak?

Almanya'nın müstakbel başbakanı Friedrich Merz, koalisyon müzakereleri sırasında göç politikasında köklü değişiklikler konusunda ısrarcı oldu, SPD'nin bazı alanlarda geri adım atmasıyla uzlaşma sağlandı.

Koalisyon sözleşmesine göre hükümetin yeni politikasının esası, "Göçü düzene sokmak ve yönetmek, düzensiz göçü etkili bir şekilde geriletmek" olacak, bunun için eldeki tüm hukuki imkanlar kullanılacak.

CDU/CSU'nun ısrarlarıyla sözleşmeye, sınırlarda kontrollerin arttırılacağı, sığınmacıların sınırlardan geri gönderileceği, Almanya'da geçici koruma statüsüne sahip sığınmacılar için aile birleşiminin iki yıl süreyle askıya alınacağı eklendi.

Anayasal bir hak olan iltica hakkının korunmasını, atılacak adımların uluslararası sözleşmelere ve AB hukukuna uygun olmasını talep eden SPD'nin bu öncelikleri de sözleşmeye yansıtıldı, böylece uzlaşma sağlandı.

Koalisyon sözleşmesinde "Avrupa'daki komşularımızla koordineli bir şekilde, ortak sınırlarımızda, iltica arayışında olanları da içerecek şekilde, geri gönderme işlemleri gerçekleştireceğiz" ifadelerine yer verildi.

Son dört yıldır SPD tarafından yönetilen İçişleri Bakanlığı, yeni dönemde muhafazakar CSU partisinde olacak.

Hristiyan Demokratlar, yeni dönemde düzensiz göçü azaltacak sert önlemler alarak aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisine kayan oyları geri kazanmayı hedefliyor.

Son kamuoyu anketleri, 23 Şubat seçimlerinde yüzde 28,5 oy alan CDU/CSU'ya desteğin son altı haftada yüzde 24'e gerilediğini gösteriyor.

Bild gazetesinin yayınladığı Ipsos anketinde aşırı sağcı AfD, yüzde 25'lik oy oranına ulaşarak ilk kez bir kamuoyu anketinde birinci parti konumuna ulaştı.

Koalisyon sözleşmesinde, göçmenlerin Alman vatandaşlığına geçişini zorlaştıracak adımlar da yer aldı.

Buna göre Olaf Scholz döneminde getirilen ve başarılı, iyi entegre olmuş göçmenler için üç yıl içerisinde Alman vatandaşlığına geçme imkanı sağlayan düzenlemeye son verilecek.

Bunun karşılığında CDU/CSU, Türklere çifte vatandaşlık hakkının iptal edilmesi konusundaki ısrarından vazgeçti.

3. Almanya'nın savunma ve güvenlik politikaları nasıl değişecek?

Koalisyon ortakları yeni dönemde savunma harcamalarını ciddi oranda artırmayı, Avrupa'nın güvenliği için daha fazla sorumluluk üstlenmeyi hedefliyor.

Milyarlarca euroluk savunma harcaması için borçlanmaya gidilmesine imkan verecek Anayasa değişikliklerinin geçen ay kabul edilmesinin ardından yeni hükümet bu alanda Avrupalı partnerleriyle daha yakın bir işbirliği amaçlıyor.

Koalisyon sözleşmesinde "Özgürlük ve barışı güvence altına almak için savunma ve caydırıcılık kapasitemizi güçlendiriyoruz. Güç, barışın ön koşuludur. Kendimizi savunmak zorunda kalmamak için kendimizi savunabilir durumda olmak istiyoruz" ifadeleri dikkat çekiyor.

Almanya'nın Ukrayna'ya güçlü desteğinin süreceği vurgulanırken, "Ukrayna'nın yanında duruyoruz, Ukrayna aynı zamanda bizim özgürlüğümüzü ve kurallara dayalı uluslararası düzeni savunuyor. Ukrayna ile birlikte müzakere edilecek adil bir barışı hedefliyoruz" ifadelerine yer veriliyor.

Merz liderliğindeki yeni hükümette savunma bakanlığı, Sosyal Demokratlar'da olacak.

2023 yılından bu yana Almanya'nın savunma bakanı olarak görev yapan ve ülkenin en popüler siyasetçilerinden olan Boris Pistorius'un bu görevini sürdürmesi bekleniyor.

4. Merz hükümetinin Türkiye politikası nasıl şekillenecek?

Koalisyon sözleşmesi, Türkiye ile ilişkilerin önümüzdeki aylarda nasıl şekilleneceği konusunda da önemli ipuçları sunuyor.

Türkiye'nin geçmişte AB'ye tam üye olmasına karşı çıkmış olan CDU'nun bu yaklaşımı, yeni koalisyon sözleşmesinde de kendisini gösteriyor.

Türkiye'den, AB'ye aday ülkeler arasında değil, "AB'nin komşuları" kapsamında söz edilirken, Berlin'in yeni dönemde, özellikle güvenlik ve göç konularında, Ankara ile işbirliğini geliştirmek istediği vurgulanıyor.

Koalisyon sözleşmesinin "Dış Politika" başlığı altında Türkiye konusunda şu ifadeler yer alıyor:

"Türkiye, NATO içinde önemli bir stratejik partner, AB'nin komşusu ve Ortadoğu'da etkili bir aktördür. Güvenlik politikasından göçe uzanan alanda, jeopolitik sınamalara karşı birlikte hareket etmek istediğimiz bir ülkedir.

"Demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları durumunun temel olarak iyileştirilmesi bizim açımızdan merkezi önemde bir unsurdur."

Seçimlerden önceki açıklamalarında Türkiye ile ilişkiler, AB-Türkiye işbirliğinin geliştirilmesi konularında daha olumlu açıklamalar yapan Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratların, son haftalarda daha şüpheci ve temkinli ifadeler kullanmaları dikkat çekiyor.

Parti kaynakları, bunun gerisinde son dönemde Türkiye'de yaşanan iç siyasi gelişmelerin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu ve çok sayıda muhalif ismi hedef alan operasyonların etkili olduğunu kaydediyorlar.

Koalisyon sözleşmesinde, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecinden değil, AB-Türkiye ikili ilişkilerinden söz edilirken, "AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler özel stratejik öneme sahiptir. Türkiye'nin AB'nin değerler düzeninden giderek uzaklaşmasından üzüntü duyuyoruz" ifadelerine yer veriliyor.

5. Koalisyon sözleşmesi göçmenler tarafından nasıl karşılandı?

Müstakbel iktidar ortaklarının uzlaşmaya vardıkları koalisyon sözleşmesi, ülkedeki göçmenler ve Müslüman kuruluşlardan ise eleştiriler aldı.

Almanya Türk Toplumu (TGD), koalisyon müzakerelerinin yürütüldüğü süreçte göçmen kökenli siyasetçilerin dışlanmasını, göçmenlerin sorunlarına yeterince değinilmemesini eleştirdi.

TGD Eş Genel Başkanı Gökay Sofuoğlu, müstakbel iktidar ortaklarından göçmenlerin Almanya'ya olumlu katkılarını da dikkate alan, fırsat eşitliğini güçlendirici, göçmenlerin siyasette temsilinin önünü açacak adımlar talep ettiklerini söyledi.

Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi açıklama yaparak, ülkede sayıları 6 milyonu bulan Müslümanların karşı karşıya bulunduğu sorunların, toplumda artan Müslüman karşıtı ırkçılığın, koalisyon sözleşmesinde yer bulmamasını eleştirdi. Kuruluş, sözleşmede Müslümanlara yalnızca güvenlik sorunları, radikal ideolojilerle mücadele bağlamında değinildiğine dikkat çekti.

Göçmen haklarını savunan sivil toplum kuruluşu BKMO ise oluşturulacak kabinede bakanların dörtte birinin göçmen kökenli siyasetçilerden seçilmesi çağrısını yaptı.

BKMO açıklamasında "Toplumsal uyum isteniyorsa eğer, toplumsal gerçeklerin de kabineye yansıtılması gerekiyor. Temsil, lüks bir talep değildir, demokrasiye güvenin ön koşuludur" denildi.

Almanya'da geçen yıl 2,8 milyon kişi hiç internet kullanmadı Almanya'da geçen yıl 2,8 milyon kişi hiç internet kullanmadı
KAYNAK/HABERLER.COM