Berlin makamları, Filistinlilere destek gösterilerine katılan yabancı ülke vatandaşı dört kişiyi sınır dışı etmek istiyor.
Sınır dışı edilmek istenenlerden biri ABD, üçü ise Avrupa Birliği (AB) vatandaşı. AB vatandaşlarının ikisi İrlandalı, biri Polonyalı.
Berlin Göçmenlik Dairesi'nin Mart ayı ortasında bu kişilere Almanya'daki oturum izinlerinin sonlandırıldığını, 21 Nisan'a kadar ülkeden ayrılmaları gerektiğini bildiren tebligatlar gönderdiği haberini ilk olarak The Intercept duyurmuştu.
Haber sadece Almanya'da değil, dünya genelinde büyük yankı buldu.
Berlin içişleri makamları, dört kişinin oturumlarının iptal edildiği yönündeki kararı Deutsche Welle'ye doğruladı.
İlgililere iletilen tebligatların "17.10.2024 tarihinde Berlin Hür Üniversitesi olaylarıyla ilintili olduğu" belirtiliyor.
Berlin İçişleri Senatosu'na göre o gün "şiddete meyilli ve maskeli bir grup üniversite binasına zorla girdi", bunun sonucunda da bina içinde "önemli maddi hasarlar" meydana geldi. Senato, duvarlara "İsrail-Filistin konusuna ilişkin suç teşkil eden grafitiler yapıldığını", ayrıca "başka suçlar da işlendiğini" söylüyor.
Üniversite binasındaki işgal girişiminden sonra çekildiği iddia edilen ve X'te paylaşılan fotoğraflarda duvarlarda "Nehirden denize, özgür Filistin" veya "Gazze'ye özgürlük" gibi yazılar görülüyor.
Ayrıca duvarlara sprey boyayla, AB'de terör örgütü olarak sınıflandırılan Hamas'ın propaganda videolarında kullandığı ters kırmızı üçgenler de çizilmiş. Hamas propaganda videolarında hedeflerini işaretlemek için bu ters çizilmiş kırmızı üçgenleri kullanıyor ve bu Almanya'da yasaklı simge olarak sınıflandırıyor.
Alman makamlarına "ifade özgürlüğü kısıtlanıyor" eleştirisi
7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısından sonra başlayan Gazze Savaşı dünya genelinde olduğu gibi Almanya'da da protesto gösterilerine yol açtı.
Berlin başta olmak üzere birçok kentte İsrail ordusunun eylemlerini protesto etmek, Gazze'deki Filistinli sivillerin yaşadığı acıya dikkat çekmek isteyenler sokaklara çıktı.
Ancak protestocular, özellikle Almanya'da orantısız sert muamele gördüklerini ve ifade özgürlüklerinin de kısıtlandığını söylüyor.
Aktivist ve yazar Yasmeen Daher, Tageszeitung gazetesine verdiği röportajda, Almanya'da pek çok basın kuruluşunun göstericileri toptan antisemitist olarak gösterdiğinden yakınıyor.
İnsan hakları kuruluşu Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) de Alman makamlarının tutumunu eleştiriyor. UAÖ, "Nehirden denize, özgür Filistin" slogan ile kırmızı üçgenin yasaklanması ve bunun cezai sonuçlar doğurmasını "çok ileri giden bir tutum" olarak nitelendiriyor.
Her ikisini de "Filistinlilerle dayanışma sembolleri" olarak değerlendiren UAÖ, bunların doğrudan Hamas ile bağlantılı olmadığını söylüyor.
Alman siyasetçilerin büyük bir bölümü ise "Nehirden denize özgür Filistin" sloganını "İsrail'i yok etme isteği" olarak yorumluyor. Oysa mahkemeler defalarca bunun "bölgedeki herkes için eşit haklar talep eden barışçıl bir dayanışmanın ifadesi olabileceğine" hükmetti.
Ancak Alman makamları ve yetkileri, bu gösterilere yönelik sert tutumlarını genellikle "İsrail karşıtı yeni antisemitizmi engelleme çabası" ile gerekçelendiriyor.
Örneğin Sosyal Demokrat Partili (SPD) Berlin İçişleri Senatörü Iris Spranger, Filistin yanlısı aktivistler arasında "küçük, şiddete meyilli bir grubun daha fazla radikalleşme tehlikesinden" söz ediyor.
Üniversite, hükümet ve öğrenciler ne demişti?
Berlin Hür Üniversitesi, 17 Ekim'de gerçekleşen eylemden sonra bir açıklama yapmıştı. Açıklamada eylem "şiddetli bir saldırı" olarak nitelendirilmiş, "Kişiler son derece sert davrandı, çalışanlara fiziksel saldırıda bulundu ve sözlü tehditler savurdular" ifadelerine yer verilmişti. Oluşan maddi zararın 100 bin euroyu aştığı açıklanmıştı.
Polis, işgal girişimini sonlandırarak dört kişiyi gözaltına almış, kamu düzenini bozmak ve diğer suçlardan dolayı haklarında suç duyurusunda bulunmuştu.
Berlin Eyaleti'nin Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Başbakanı Kai Wegner de "Sözde Filistin yanlısı aktivistlerinin Hür Üniversite'yi basması, bir kez daha diyalogla ilgilenmediklerini, sadece mala zarar vermekten, şiddet ve nefretten anladıklarını gösteriyor" sözleriyle eylemi kınamıştı.
Üniversitenin Öğrenci Temsilciliği ise olaydan kısa süre sonra kendi açıklamasını yayımlamış, polisin diyaloğa kapalı olduğunu ve göstericilere çok sert davrandığına dikkat çekmişti.
Sınır dışı edilmek istenenler hakkında mahkeme kararı var mı?
Sınır dışı edilmek istenen dört kişinin o gün somut olarak neye karıştıkları bilinmiyor. Suç işlemekle suçlanıyorlar ancak işledikleri iddia edilen suçlara ilişkin henüz bir mahkeme kararı yok. Hatta polise "faşist" demekle suçlanan bir sanık bu davada beraat etti.
Ama zaten sınır dışı kararları bir mahkeme kararına dayandırılmıyor.
Sınır dışı edilmek istenenlerin avukatı Alexander Gorski'ye göre müvekkilleri "dolaylı olarak Hamas'ı desteklemek ve antisemitizmi yaymakla" suçlanıyor. Ama şimdiye kadar bu suçlamayı destekleyecek somut, güçlü kanıtlar bulunmadığı belirtiliyor.
Zaten görünen o ki sınır dışı kararı ilk kez "Alman devlet aklı"na dayanıyor. Bu ifade, Alman siyasetçiler tarafından İsrail'in güvenliği ve varlığının Alman devletinin temel görevlerinden olduğunu ifade etmek için kullanılıyor. Ancak bu ilke yasal olarak bağlayıcı değil ve Anayasa'da da yer almıyor.