Almanya'da merkez sağdaki Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU), 23 Şubat'ta yapılması hedeflenen erken seçimler öncesinde seçim programını kamuoyuna açıkladı.
Anketler, CDU/CSU'nun erken seçimlerden yüzde 30'luk oy oranıyla birinci parti çıkacağını, muhafazakâr Friedrich Merz'in de başbakanlığın en güçlü adayı olduğunu gösteriyor.
Alman muhafazakarların 81 sayfalık seçim programı, bu nedenle ayrı bir önem taşıyor. Program, gelecek yıl CDU/CSU liderliğinde kurulması beklenen yeni koalisyon hükümetinin izlemesi muhtemel politikaları hakkında önemli ipuçları içeriyor.
"Almanya'da siyasi değişim" adını taşıyan programda ülkenin "büyük tarihi sınamalarla karşı karşıya olduğuna" vurgu yapılıyor, "Yeniden gurur duyabileceğimiz bir Almanya'nın inşası" başlığı altında da özgürlük, barış, refah, güvenlik ve toplumsal birlik için atılması gereken adımlar sıralanıyor.
"Ülkemizin istikrara ve yeni bir başlangıca ihtiyacı var. Ülkemizin bir politika değişikliğine ihtiyacı var!" ifadelerine yer verilen programda, "Almanya'yı yeniden ileriye taşıyacak" iddiasıyla hazırlanan yol haritası aktarılıyor.
Türkiye ile ilişkilerde vizyon değişikliği
CDU/CSU seçim programında Türkiye ile ilişkilerde yeni bir dönem başlatmak istediği mesajını veriyor.
Türkiye ile ilişkilere programın "Özgür ve yeniden güvenli bir ülke için planımız" başlığını taşıyan 3'üncü bölümde yer veriliyor.
Bu bölümde, "Güçlü bir Avrupa'ya evet" alt başlığı altında, Avrupa Birliği'nin (AB) hem genişleme hem de komşuluk politikalarının yeniden düzenlenmesi, "yeni bir başlangıç yapılması gerektiği" belirtiliyor.
AB'ye üyelik süreçlerinin "daha realist" bir zemine oturtulacağı, üyelik kriterlerinden ödün verilmeyeceği ve genişlemenin aday ülkelerin kaydedecekleri somut ilerlemelerle daha güçlü bir şekilde ilişkilendirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
"AB yolunda ilerleyen ülkelerin desteklenmesi" ifadelerinin ardından bu desteğin verileceği ülkeler Batı Balkan ülkeleri, Ukrayna ve Moldova olarak sıralanıyor, "Bu ülkelerin AB'ye katılımı bizim güvenlik ve jeopolitik çıkarlarımıza uygundur" deniliyor.
Ardından "yeni bir başlangıcın" gerekli olduğuna vurgu yapılan, "Komşu devletlerle diyaloğun derinleştirilmesi" hedefine geçiliyor.
Burada önce İngiltere'ye daha sonra Türkiye'ye yer veriliyor.
İngiltere hakkında "Yakın ve güvene dayalı iş birliği, özellikle güvenlik ve savunma politikaları söz konusu olduğunda, her iki tarafın da çıkarınadır" ifadeleri yer alırken, "Türkiye ile siyasi ve ekonomik ilişkiler" denilerek şunlar kaydediliyor:
"Türkiye, Avrupa için stratejik önemini korumaktadır ve önemli bir partnerdir. Türkiye'nin şu anda AB'nin değerler düzeninden uzaklaşmakta olmasından ve bu nedenle de Birliğe üye olamayacak olmasından üzüntü duyuyoruz."
Türkiye ile ilişkilere farklı zemin arayışı yeni değil
Hristiyan Demokratların, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin sona erdirilmesi ve ilişkilerin yeni bir zeminde şekillendirilmesi isteği yeni de değil, bir sır da değil.
CDU/CSU'nun başbakan adayı Friedrich Merz, Türkiye'nin stratejik olarak Almanya ve Avrupa için önemli olduğunu, bu nedenle siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmek istediklerini söylüyor.
Hatta Suriye'de Esad rejiminin devrilmesinin ardından açıklama yapan Merz, Ortadoğu'da barışın tesisi için Avrupa hükümetlerine Türkiye ile daha yoğun bir iş birliğine yönelme çağrısı yaptı.
Esad rejimini koruyan gücün Rusya olduğunu, artık Rusya'nın bu gücünü kaybetmekte olduğuna işaret eden Merz, "Türkiye güçlendi. Artık bölgede daha da büyük bir rol oynayacak" dedi.
Friedrich Merz, bu nedenle bölgede barış için "Türkiye ile çok daha güçlü bir iş birliği yapmanın hem Alman hem de Avrupa siyasetinin bir görevi olduğunu" kaydetti.
Merz daha önce de Türkiye'nin stratejik olarak Almanya ve Avrupa için önemli bir ülke olduğunu, siyasi ve ekonomik ilişkileri güçlendirmek istediklerini, hatta Türkiye'ye ev sahipliği yaptığı mülteciler için de daha çok para verilmesi gerektiğini söylemişti.
Ancak CDU Genel Başkanı, Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşı, "Üyelik dışında her seçeneği görüşmeye hazırız" diyor. Merz, Türkiye'nin AB ülkeleriyle oluşturulacak bir serbest ticaret alanının parçası olabileceği önerisini de gündeme taşımıştı.
2021 seçim programında ne denmişti?
CDU/CSU, 2021'deki genel seçimleri için hazırladığı seçim programında Türkiye'ye daha geniş bir yer ayırmış, ilişkiler için hedeflenen yeni bir yol haritasının da tarifini yapmıştı.
"Türkiye ile ilişkileri yeni bir düzene koymak" alt başlığı altında, Almanya'daki Türkiye kökenli toplum nedeniyle, Almanya ile Türkiye arasında güçlü bağlar bulunduğu belirtilmiş, bu nedenle Türkiye ile yakın bir iş birliğinin sürdürülmesi gerektiği vurgulanmıştı.
Türkiye'nin demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarına saygı gibi AB'ye üyelik için gerekli siyasi kriterlerinden uzaklaştığı tespiti aktarılırken, "Türkiye ile ilişkilerimizin, yeni bakış açılarına ihtiyacı var. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği bizimle söz konusu olmayacaktır. Bunun yerine yakın bir ortaklıkta anlaşacağız" ifadeleri yer almıştı. "Ortak çıkarların tanımlanması" ve bunların hayata geçirilmesi için de "sözleşmeye dayalı bir anlaşmaya varılması" hedefi belirtilmişti.
"Uzaktan kumandalı İslam'a hayır"
Programda ayrıca dini özgürlükler ve dini azınlıkların özgürlüklerine çizilen sınır ve Almanya'daki Müslümanlarla ilgili bölümler de dikkat çekiyor.
Dini özgürlüğün ve farklı inançlara mensup azınlıkların korunmasına büyük önem verildiğine dikkat çekilen seçim programında "Anayasamız din özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Ancak bu özgürlük, diğer dinlere ve liberal hukuk sistemimize karşı olan ideolojileri yaymak için kullanılamaz" deniliyor.
"Müslümanların değersiz gösterilmesine müsamaha göstermeyiz" denilen programda, Müslüman topluluklarının aynı zamanda Almanya'ya ve özgürlükçü Anayasal düzene bağlı olması gerektiği vurgulanıyor.
"Uzaktan kumandalı İslam'a hayır" başlığı altında ise şu ifadeler yer alıyor:
CDU-CSU'nun Başbakan adayı Friedrich Merz
"Yabancı hükümetlerin din özgürlüğü kisvesi altında cami dernekleri ve İslami kuruluşlar aracılığıyla Alman Müslümanlar üzerinde etki kurmasına izin verilmemelidir. Bu nedenle finansman ve bağışçıları açıklama yükümlülüğü getiriyoruz. Genel bir kural olarak, yabancı hükümetlerden ve onlarla bağlantılı kuruluşlardan para alan dernek ve kuruluşlar Almanya'da ne devletten mali kaynak alabilir ne de devlet kurumlarımızla iş birliğine girebilir."
Türkiye'de AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte Almanya'da Diyanet ile ilişkili olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) dernekleri ve bu derneklere bağlı camiler kamuoyunda tartışmalı hale geldi.
AKP'nin Almanya'da Türk toplumuna bu camiler üzerinden nüfuz kurma girişimleri, Alman siyasiler tarafından sert bir dille eleştirilirken, Alman hükümeti de Ankara'yı bu konuda uyardı. Alman hükümeti ayrıca Türkiye'den Diyanet tarafından gönderilen imamların sayısını azaltma yönünde adımlar atarken, imamların Almanya'da eğitilmesi için de girişim başlattı.
(DW)