Sosyal davranış bozukluğunun özellikle çocuklarda ve gençlerde görüldüğünü belirten Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, "Sıklıkla ve tekrarlayan bir şekilde başkalarının temel haklarına saldırma, toplumsal ve sosyal kuralları reddetme, çevreye zarar verme ve saldırganlık başlıca hususiyetleridir. Bu tarz davranış bozukluğu olanlar, eğer bir ideali ya da ideolojiyi benimsemişlerse, diğerlerinin düşünce ve isteklerini hiçe sayarak hiç bir empati geliştirmeden o fikrin ya da ideolojinin fanatik, gözü kara savunucusu olabilirler. Hatta bu uğurda şiddet uygulamaktan bile çekinmeyebilirler. Bunlara göre başkalarının inanç değerleri, hak ve özgürlükleri kendi ideallerinin ya da fikirlerinin yanında hiç bir değeri yoktur’’ dedi.
’’Sosyal davranış bozukluğu erkeklerde daha sık görülen bir tablodur’’
Sosyal davranış bozukluğunun erkeklerde daha sık görüldüğüne vurgulayan Dr. Yavuz, ’’Temel dayanakları fikir ve düşünce özgürlüğüdür. Onlar, ortalama toplum normlarını tehdit eden davranışlarını bir özgürlük felsefesi olarak benimseyip, kendi varoluşcu çizgilerini fanatik ideallerine taşırlar. Saplandıkları düşünce yanlışları ve davranış hataları için toplumu infiale götürecek sıra dışı eylemlere girmekten çekinmezler. Topluma tepki koyma konusunda, ayrışma ve ötekileştirme en büyük bahaneleri olmasına rağmen, asıl ayrıştırma ve ötekileştirmeyi kendileri yaparlar. Narsist, kibirli ve bencil bir bakış açısıyla kendilerini toplumun diğer bireylerinden üstün görme eğilimindedirler. Kendileri gibi düşünmeyen insanlar; entelektüel düzeyleri gelişmemiş, zeka kapasiteleri sınırlı, çağdaş fikirlerin gerisinde kalmış, gelişen ve değişen dünyaya ayak uyduramamış cahil kişilerdir’’ şeklinde konuştu.
’’Dünyanın en demokratik ülkelerinde bile özgürlükler sınırsız değildir’’
Dr. Yavuz, sözlerine şöyle devam etti: ’’Dünyanın en demokratik ülkelerinde bile özgürlükler sınırsız değildir. Özgürlük, bireyin kendi kişisel alanı içerisinde istediği gibi serbestçe hareket edebilme hakkıdır. Diğer kişinin sınırlarına girildiği an özgürlük biter. Ancak ruh sağlığı bozuk olanlar için özgürlüğün bir sınırı yoktur. Nitekim psikotik tabloda düşünce bozukluğu gösterenler, diğer kişilerin hak ve özgürlüklerini düşünmeden istediklerini yapma eğilimine girebilirler. Zaten bunların da cezai ehliyetleri, maruz kaldıkları ruhsal maluliyet nedeniyle bulunmaz. Dolayısıyla bireyin, ait olduğu toplumun inanç ve değer sistemlerini önemsemeyerek kutsala hakaret etmesi hiçbir şekilde özgürlük olamaz. Mantıklı entellektüel zeka, kabullenmese bile içinde bulunduğu toplumun değer yargılarına, inanç sistemlerine saygı gösterir. Bunu da empatik hayatın vazgeçilmez bir koşulu olarak görür. İnsanların kutsal değerlerine dil uzatmak, özgürlük değil, psikolojik zihinsel şiddet uygulamaktır. Şiddet sadece fiziksel alanda olmaz. Bu nedenle kişilerin inanç değerlerine, onun manevi iklimine saldıran zihinsel şiddet, fiziksel şiddetten daha yaralayıcıdır.’’
"Aklı başında bir insan toplumun değer yargılarıyla ters düşecek ya da çatışacak şekilde hoyratça davranışlar sergilemez"
Bir diğer önemli noktanın, toplumun kutsal değerlerine saldıran kişilerin ‘sosyal davranış bozukluğu’ kategorisinde ele alınarak, bunların bir hasta gibi kabul edilip, herhangi bir linç uygulamasına maruz bırakmadan tedavi ve rehabilitasyonunu yapabilmek olduğunu söyleyen Dr. Yavuz, "Çünkü kabul etsin etmesin hiçbir aklı başında bir insan ait olduğu toplumun değer yargılarıyla ters düşecek ya da çatışacak şekilde hoyratça davranışlar sergilemez. Diyelim ki, muhatap olduğunuz kişinin tipini beğenmiyorsunuz. Bu durumda sizin özgürlüğünüz o kişiye “tipi bozuk herif git başımdan” deme hakkını vermez. Bu tamamıyla psikolojik şiddet yani kısacası hakaret olur. O’nun tipinin bozuk olduğunu düşünebilirsiniz ama bunu davranışlarınıza ve eylemlerinize yansıtırsanız o zaman bu düşünce özgürlüğünü kullanmak değil, karşınızdaki kişiye hakaret etmek olur. Hem size göre belki tipi bozuktur ama bir başka kişiye göre öyle olmayabilir’’ diye konuştu.