Hayatın anlamı ve amacı üzerine düşünen herkes, zaman zaman kendini derin bir belirsizlik içinde bulur. Modern insan, bir yandan yoğun iş temposu, sosyal medya ve dijital dünya ile oyalandırılırken, diğer yandan ırk, din, siyaset gibi kavramlarla şekillenen küçük bir kutuya sıkıştırılmış halde yaşamın peşinden koşmaktadır.
Gurdjieff’in Dördüncü Yol öğretisine göre insan, farkındalığını kazanmadan "uyuyan bir makine" gibidir. Peki, bu uykudan uyanmanın yolu nedir? Zen’in sadeliği ve Zen bilgelerinin nüktedanlığı bize ipuçları sunabilir mi?
Şahsileştirmeye, kişiselleştirmeye o denli alıştık ki, bir anda gururumuz inciniyor, duygusal durumlarımız ile özdeşleşiyor ve kendimize bir cehennem yaratıyoruz. İnsanın bir biyolojik makine gibi an be an 'kendini düşünen' bir canlı olduğu gerçeği yüzümüze tokat gibi çarpmaktadır. Bu çağın yeni hastalığı 'otomatik tepkiler', 'düşünceler' ve 'eylemlerdir'.
'İnsan Makinedir' Yaklaşımı
Gurdjieff'in en kritik kavramlarından biri "insanın bir makine gibi olduğu" fikridir. Ona göre insan, otomatik olarak tepki veren, belli alışkanlıklarla hareket eden ve çoğunlukla bilinçsizce yaşayan bir varlıktır. Duyguları, düşünceleri ve hareketleri, dış etkenlere bağımlı olarak şekillenir ve kendi iradesiyle değil, alışkanlıklarının yönlendirmesiyle hareket eder.
Bir kişinin sabah kahvesini nasıl içtiğini, işe giderken hangi yolu tercih ettiğini, belirli bir olay karşısında nasıl tepki verdiğini düşünelim. Bunların çoğu, farkında olmadan, otomatik olarak gerçekleşir. İşte Gurdjieff'in "insan makinedir" dediği nokta buradadır. Ancak insanın makine olmaktan çıkması ve gerçek farkındalığa ulaşması mümkündür; bunun yolu ise iç gözlem ve bilinçli çaba gerektirir.
Nasreddin Hoca'nın bir hikayesi bunu çok iyi anlatır: Bir gün, hoca eşeğine binmiş, ters yöne gidiyormuş. İnsanlar uyarınca, "Eşeğim yanlış gidiyor ama ben doğru düşünüyorum," demiş. İşte biz de günlük yaşamımızda farkında olmadan alışkanlıklarımızın, duygularımızın esiri olurken, bilinçli olduğumuzu zannederiz. Oysa, farkındalık kazanmadan gerçek anlamda özgür olmamız mümkün değildir.
İnanç KAYAKIRAN