ÇİN'DEN dünyaya yayılan, 2020'nin başlarında da Almanya'da ortaya çıkan Korona virüs salgını (Kovid-19) o günden bu güne kadar yayılmaya devam etti. Birinci, ikinci ve üçüncü dalga derken, bu dönemlerde salgının önlenmesine yönelik sıkı tedbirler alındı.
Bir seneyi aşkın süre içinde Korona salgınından başka bir hastalık duymaz olduk. Başka hastalıktan ölenler de hemen hemen hiç gündeme gelmedi. Yeni Korona sayıları her gün basından verilmeye devam etti. Her geçen gün sayı arttı, arttıkça yükselen sayılar basın aracılığı ile insanların sadece gözüne değil, bilinçaltına verildi. İyileşenlerin sayıları ve ölüm oranları değil, vaka sayıları insanları ürküttü. Korkuyu aralıksız salan basın, insanlar üzerindeki etkilemede büyük rol oynadı. Kimler etkilenmedi ki bu süreç içinde!
Eğitim, öğrenim, yaşlılar, çocuklar, aileler, işletmeler, sosyal ve kültürel etkinliklere büyük kısıtlamalar geldi.
Ya tam kapanmalar yada kısmi kapanmalarla hayat devam etti. İnsanlar aileleriyle bir araya gelemez, görüşemez hale gelirken, bir çok yerde maske takma zorunluluğu hayatımızın bir parçası oldu diyebiliriz. Maskelerden ciro yapanların sayısı da az değildi bu dönemde. En az 1,5 metre mesafe tutmak zorunda kalan insanlar gün geçtikçe birbirinden kaçar oldu. Korku verildi bir kere, ya Korona ya da tedbirlere uymak! Vaka sayıları, yalnızlık, izole, yakınların kaybedilmesi, gelecek korkusu ve plansızlığı gibi bir çok konu çoğunluğun psikolojisini bozdu. Yani bir bakıma hayat durdu... Sonuç olarak genelde kurallara uyuldu, kapılar kapandı, herkes kendi kabuğuna çekildi.
Ne gördük burada? Herhangi bir durumda üst düzeydeki yöneticilerin kararlarıyla artık insanların daha kolay yönlen- dirilebileceğini hep birlikte görmüş olduk. Ben bu durumu kendimce gözümde şöyle canlandırıyorum: Koskoca dünyada insanları aldılar, her şeyden uzak küçük bir alana bıraktılar, etraflarını demir parmaklıkl
a kapattılar. Giriş-çıkış yok, sadece parçalı bulutlu olan gökyüzü tarafı açık. Dip dibe olan insan yığınından bazıları bu şartları kaldıramayacak, bazıları da açık mavi rengindeki gökyüzünün verdiği enerji ve alınan oksijenin bilinciyle umutlu olup, hayatta kalmaya devam edecek. Umutla hayatta kalanların tekrar normal hayata dönüşü ise belki de seneler alacak. Safımız hangi tarafta mı? Tabi ki mavi gökyüzünün verdiği enerji ve derin nefes alıp vermenin bilinciyle umutlu olanların tarafı.