21.yüzyılın soğuk kış günlerinde o sıcacık insancıl yüreğinize doğunun soğuk ve misafirperver vilayeti Ağrı'dan sesleniyorum size.
Sırtını bir kalorifer peteğine yaslayıp karşısında ki ısıtıcının tellerine portakal, mandalina kabuklarını asmış, belki o eski rayihalardan bir rayiha uğrayıverir meskenime diyerek bir beklenti içinde olan ve yaşı 63'ü bulmuş amcanın gözlerine mana veremediğim bir şekilde odaklandım, o bir çift gözün yol gözlediğini hissediyor ve hasretlik çektiğini gözbebeklerinden okuyabiliyorum.
Öyle ya hepimiz insanız etten kemikten yaratıldık en önemlisi bizi biz yapan duygularımız var. Özlem duymak da bunlardan biridir.
İşte bende geçmişe duyduğum hasret ile böyle bir bakış açısı ve bekleyiş içinde halet-i ruhiyem ile birlikte size ve istikbale karşı tevcih-i kelam ediyorum..
Buradan hareketle insanın bir dostunu özlemesi gibi özlüyorum çocukluğumu ve burnumda tütüyor en değerli anlar ve tâbi ki o minik ve mutlu dünyamız...
Hele bir de soğuk kış günlerini ısıtan kuzineli sobamızın içinde kızaran patatesin tadını ve kokusunu unutmam mümkün değil.
Şimdi ne üzerinde fokur fokur kaynayan bir çaydanlık var ne de o soğuk kış günlerinde vazgeçilmez patates, portakal, mandalina kabuklarını sobanın üzerine bırakınca çıkardığı o büyüleyici koku ne de odanın içindeki lambaları söndürünce sobanın üzerindeki havalandırma kapağını kaldırınca, nar gibi kızarmış ateşin tavana yansıyan endamlı raksı...
Eminim şimdi böyle bir sobaya sahip olanlar bu yazıyı okuduğu zaman tebessümle biz hâlâ bu güzelliği yaşıyoruz diyeceklerdir.
Kimisi de zor olduğundan söz edecektir. Hoşluğu kadar zorlukları da vardır elbet
lakin sobanın sıcaklığına bir de mevcuda kana'at eşlik etmeli ki güzellikler görülebilsin...
Bu mahzun ve benim için bir o kadar hoş anıları geçmişin kalıntıları içinde bırakıp istikbal için yeniden dünü bugüne eşit gelmeyecek şekilde Bismillah diyorum.
Dostlar ,
"Bismillah" deyip sarf edeceğim sözlerin çoğunu kendi nefsime hitaben tam da mevsimine uygun bir konudan bahis açmak istiyorum.
Belki biraz uzun yazacağım ama buyrun bakalım sonuna kadar sıkılmadan okuyabilecek misiniz?
Şu evrende sürekli bir varoluş ve nihayetinde bir bozulma, yok olma söz konusu.
Zaman akmakta, asırlar tükenip çağlar açılmakta ve mevsimler devamlı değişmektedir.
Bahar gelince derin bir uykuda olan tabiat canlanıp büyüyerek gelişir ve dünyaya bir canlılık katar.
Yaz gelir kavurucu sıcaklar tenimize dokunur. Toprak hayat bulur, tarlalar ürün yetiştirme telaşına durur.
Güz mevsimi gelir, yemyeşil bağ ve bahçelerin yaprakları sararmış ve yüzlerini solmuş görürsün.
Derken kış gelir tabiattaki capcanlı bir hayat son bulur ve âdeta zemin yüzü ahireti hatırlatırcasına beyaz kefene bürünmüş yeni bir başlangıç için tekrar 'kün feyekün' ol emri ile dirilmeyi bekler.
Evet bu dört mevsim içerisinde çoğumuzun tercihi olan ve tüm canlıları da kendine hayran bırakan ilkbaharı tercih ederiz.
Oysaki Allah Resulü (s.a.v)
"kış müminin baharıdır"diyerek kışı methediyor.
Peki efendim, bu sözün hikmeti nedir?
Hepimizin malumu olan meşekatli kış mevsimi nasıl olur da bahara dönüşebilir?
Bakınız kış geceleri hayli bereketli zamanlardır.
Müminin hayatında monotonluk yoktur ve olamaz.
Kâinattaki hareketlilik gibi insanın da hayatında sürekli bir şekilde canlılık, değişim, yükselme, alçalma, bilgi ve medeniyetce ilerleme vardır.
Yani anlayacağınız bu kış mevsimi insanın hayatında böyle bir değişim ve gayeye hizmet etmelidir.
Mümin bu mevsimi fırsata çevirmek için gerek manevi âleminde gerek insani ilişkilerinde bahar havasına tebdil etmesini bilmelidir.
Bu bereketli zamanları şahsi ve ilmi gelişimine vesile kılmalıdır.
Gecelerin böyle uzun olması sizce de bir fırsat değil midir?
Böyle düşününce yatıp kalktığımız her bir haneyi âdeta bir medreseye, dershaneye çevirmek mümkündür.
Demem o ki aileniz ile oturup keyifli bir sohbet etmek, dost ve akraba ziyaretlerini kuvvetlendirmek, talebeler için ders çalışmak, yarım kalan kitapları bitirmek, ilmi çalışmaları müzakere ve mütalaalar ile bu gün ve geceleri değerli kılmak bizim maneviyatimiza katkı sağlayacaktır.
Hele en önemli adımlardan biri de dini hayatına çeki düzen vermek isteyenler için ideal ve bereketli zamanlar olduğunu söyleyebilirim.
Hani yine bir hadiste efendimiz buyuruyor ya;
"Kışın gündüzler kısalmıştır mümin o günlerde oruç tutar geceler de uzamıştır geceyi ihya eder"
Gece ibadeti müminlerin manevi olarak olgunlaşmasına vesile olur.
İnsanın gönül iklimi bu saatlerde Rabbine kulluk etmekle, ilmi bilgilerini geliştirmekle birlikte derin bir anlam ve huzur kazanır.
Dostlar, biliniz ki bütün bunları evvela kendime söyledim belki bir yerlerden yakalayıp devam ettirirsiniz diye size de sundum.
Geliniz bu sonsuz güzelliklere gebe, kış vakitlerini güzel değerlendirelim canlar...
Sosyal ağlarda geçireceğimiz zamanı daha verimli kullanabiliriz, dostlarımızla haberleşmek için yüz yüze görüşmeyi tercih edebiliriz.
Son kelam madem "kış müminin baharıdır"
O zaman kışımız bahar olsun efendim...
Bin selam olsun güzelliğin meliki olan Rabbimize...