Haydi; Hep beraber hayallerimizi zorlayarak asırlar öncesine bir yolculuk yapalım.
Nereye mi ? Elbette Saadet asrına gidiyoruz.
Arabistan yaramadasına gidiyoruz.
Gönüllerin sultanı,kalbimizin en itinalı yerinde tahtı olan, Sertacımız hürmete layık efendimizi vazife başında ziyarete gidiyoruz.
Bakın lütfen dikkatlice bakın suretindeki o güzelliğe bakın, aman Allah'ım ne güzel bir Ahlak ile donatılmış sarsılmaz bir iman ve ubudiyet,
Lütfen ! Beyanında ki o naifliğe bakarmısınız
Kusursuz bir güzellik,bütün güzellikleri kendisinde toplayan sevgililer sevgilisiyle buluşuyoruz.
Uyanın! Iki cihan güneşinin huzurundasınız manevî bir iklimi doyasıya tenefüse geldik.
Cenabı Hakk'ın lütuf ve ihsani'nin tecelligahi olan Habibi edibinin huzurundayız.
Misali ve benzeri olmayan bir zatın meclisindeyiz.
Rahatladınız değilmi ?
Bütün yorgunluğunuzu giderdiniz değilmi ?
Haydi bakalım edebe muhalif hareket etmeden bu mümtaz ve bütün yaratılan insanlardan ayrı ve üstün vasıflara sahip Peygamberimiz ,efendimizi bütün ruhu canımızla dinleyelim bakınız elinde ki o mucize kitaptan adeta nur süzülüyor.
Lütfen ; Dikkatinizi dağıtmayın
Anlatış tarzına bakınız dilinden dökülen her bir kelime zihnimize, kalbimize, ruhumuza nakış, nakış işledi.
Kimseyle mukayese bile edilemez.
Hepimizde hayret ve hayranlık uyandırdı mucizeler ile dolu bir kitap
Lisaninda dökülen o eşsiz ve hakikatli sözler kudret ve bilgi ile tane tane zihnimize damlıyor.
Aslında bu hitap bütün insanlığa hatta cinlere, meleklere bütün yaratılan mevcudatadir.
Evet; ezeli bir hutbeye ve tebliğe şahidlik ediyoruz.
Kâinatın yaratılış gayesini onun lisanindan inci gibi dökülen kelimeler ile öğreniyoruz.
İnsan bu evrenin en son yaratılan varlığıdır ondan önce bitkiler âlemi, hayvanlar âlemi, gezegenler, galaksiler, yıldızlar, nehirler, okyanuslar,ve bütün canlı cansız varlıklar
İşte elindeki mucizeler ile dolu o kitapta her mevcudun Allah'ı tesbih ve sena ettiğini öğreniyoruz hiç bir şey gayesiz değil bütün varlık alemi Allah'ın isim ve sıfatlarına ayinedarlık yapıyor.
Öyle ya bizde zaman olur evreni tefekkür ederken hayretler içinde bu büyük levhayı incelediğimizde cenabı Hakk'ın sergilediği ve mührünü bastığı bu harika sanatlar ve yaratılış hikâyesini aklımız hafsalamiz hayret ve şaşkınlık içinde değerlendirmiyormu ?
Evet bu eşsiz, feyizli ve bereketli sohbette bütün insanlığın aklını, zihnini meşgul eden üç muhim ve büyük soru ile konuya açıklık getirelim..
Bu soruların cevabını merak edenler lütfen sabırla okuyunuz
Şimdi onu dinlemenin ruha huzur veren hitabina ve manevi hazzı en güzel bir şekilde edeble dinliyoruz.
Soru 1: kimsin, Necisin ?
Evvela burada önemsediğim bir konuyu size aktarmak istiyorum.
Ahirzaman fitnesinin bir çok insanın aklını dondurduğu ,kalplerinin taşlaştığı ve nefislerin sadece dünya lezzetlerine yöneldiği kalp ve vicdanin gerçek vazifesi olan iman ve ubudiyet bilinci ile hareket etmediğini maddeyi tabulaştırarak Kur'an'ın ezeli hitabına kulak tıkayan ve muhatap olmayan insanlar geçmişte olduğu gibi bugünde yarında olmuştur ve olacaktır.
Ancak şunu ifade etmeliyim ki ;
Bizler hak bir peygambere kavuşmanın ona ümmet olmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz.
Efendim ; Onu dinleyerek neci olduğumuz ve kim olduğumuz sorusunun cevabını bende sizin gibi merak ediyorum.
Haydi ! Buyrun iki cihanın güneşi peygamberler incisi efendimizin ve onun sahabe meclisindeyiz...
Allah'ın insanı yoktan vücuda getirerek özelikle diğer canlılardan farklı olarak ona düşüne bilme hususiyeti ile yeryüzünun en kıymetli varlığı olarak kendine muhattab kabul edip bütün varlıkların temsilcisi ilan etmiştir.
Evet aynen öyle ;
Harika bir sanat eseri ve organlarindaki mucize yapılar ile hayat bulan düşünen idrak eden akıl sahibi muazzam bir varlık ile birlikte her bir hücrede ve zerrede Allah'a ait mührün olduğunu fevkalâde mükemmel ve bir canlı olduğunu görebiliyoruz.
Peki neciyiz niye bu âlemdeyiz ?
Çok basit vazife ona itaat,ibadet ve kulluktur.
Soru 2: Nereden geldin ?
Bu Dünyada işiniz nedir?
Evet bu soruya peygamberler gerdanlığı'nın incisi efendimiz ,Allah'ın elçisi vazifesini ifa ederken ezeli ve ebedi hitabinda şöyle sesleniyor.
Evren ve içindekilerinin öncesi yani tarihçesi yok ve hiç hükmündedir.
Peki ya sonrası , evet akıllara durgunluk veren bir yaratılış hikâyesinden söz ediyor efendimiz öncelikle insan varlık âleminde büyük bir haysiyet ve şerefe laik bir tarzda bu koskoca evrenin yaşayan ve düşünen bir parçası olarak yerini almıştır.
Özelikle; Kâinat ve insandaki ilahi gaye ise Ezeli ve ebedi bütün canlı ve cansız varlıkları yokluktan ve karanlık âleminden aydınlığa çıkararak bir kıymet ve değer verip insanı en kıymetli varlık ilan etmiştir.
Ve en önemlisi bu büyük emaneti biz insanlara vererek sorumluluğumuzu artırarak yaratılan bütün varlıkların mümessili boyutuyla Hesap sorulması ceza ve mükâfat verilmesi gereken bir makamda kendine muhatab kabul etmiştir.
Sorunun cevabında'da anlaşildiği üzere insan yaratılmadan önce Yok ve hiç hükmünde ancak yaratılış serüveni ile birlikte önemli bir sorumluluk alarak Uzay atmosferinde bütün yıldızlar,gezegenler ve galaksiler, içinde toplu iğne ucu kadar yer kaplayan adına dünya dediğimiz bir gezegende hayatın derin anlamı olan Allah'a ibadet ve itaat ile varlığına değer katıyor.
Bir oh çekelim ne güzel ona itaat ve ibadet etmek öyle değilmi?
Soru 3 : çağlar boyunca insanların zihnini çalkalayan ve meşgul eden insanın her zaman merakıni uyandıran üçüncü soru ise nereye gidiyoruz ?
Düşünen ve akleden insanlar için ne bu âlem başı boş nede sahipsiz;
Her varlık bir kaderin planı ve bir kudretin müdahalesi ile hareket ediyor.
Güneşin doğuşu ve batışı gibi her canlının dünyaya gelişi gibi dönüşüde mükemmel bir nizam, sonsuz kudret ve bilgi ile mümkün oluyor.
Milyarlarca galaksiler, gezegenler ve koca Dünya'yi ısıtan güneşte bu kudrete esir,Ayda, yıldızlarda ,insanda bu nizamin bir parçası bülbüller'de , güller'de bütün gelenleri bir gaye ve plan ile dünyaya getiren ve bütün gidenleri bu âlemden götüren, göç ettiren ezeli ve ebedi bir kudret var.
Milyarlarca yıldız kümesini semada durduran gezegenlerin hareketini sağlayan insanları yeryüzünde gezdiren , balıkları büyük okyanuslarda yüzdüren o ilim ,kudret, irade ,hikmet ve kudret sahibi Allah'tır...
İşte; Evrenin bir bütün olarak Allah'ın izniyle hareket ettiğini bilen ve farkında olan Kullar ruhlar aleminde bu dünyaya gelirken Allah'a verdikleri söz ile onun rızasını ve cennetini kazanmak için bu dünya meydanında imtihana tâbi olduklari idrakiyle ve bilinciyle ömürlerini istikamet üzere geçirip saadet yurduna doğru yol alan Bahtiyar misafirlerdir.
Akıllari ,ruhlari özelikle vücudumuzun bütün zerrelerine kadar hücrelerimiz de hayranlık uyandıran efendimizin meclisinde hayalende olsa bulunmak bizleri mesut ve bahtiyar etti.
Umarım şu fani alemde Rabbimizin rızasına Mazhar olmuş bir hayat tesis ederek yeni bir hayatın başlangıcı olan ahirette onun ve Peygamberimizin huzuru ile şerefleniriz..
Selam ve dua ile
Allah'a emanet olunuz...