Bir çağa düştük ki bin keder, bin hüzün, bin derde bedel...
Bir çağa düştük ki samimiyetten yoksun, her şey ruhundan soyulmuş, özünden uzaklaşmış, his ve duygular iptal olmuş, bizi oluşturan tüm değerler manalarıyla birlikte uzaklaşmış, derinliği olan sözlerimiz anlamsızlaşmış...

Her köşe; evet, evet başımızı çevirip baktığımız her köşe hedefi olmayan, ağzı küfür kokan birilerinin fikir köleliğini yapan, birileri tarafından ideolojik saiklerle heder edilen, kimi ise birer kukla misali nereye götürülse giden gencecik, korpecik kalplerle dolu..

O mahveden umursamazlık, başı bozukluk, tembel serkeşlik içinde isyan eden, her şeye kafa tutan ve çoğu zaman tutunacak doğru dalı bulamayan tertemiz kalpler...

Doğru ya gençler! Niçin o tutulacak dalı arayıp durmakta gözleriniz?
Niçin bir el bekliyoruz, bizleri düştüğümüz çukurlardan çıkarması için?

Bakınız; kurtarıcı olarak gördüğümüz hiçbir  kişisel gelişim uzmanı, tayfalar ve yazarlar, asırlar öteden; hazır asrımıza ve gelecek çağları muhatap alan bir kıvılcım nur ve ayet ile her türlü zulmetten uzak, ilahi nur ve ilim defteri ile tanzim edilen hakikatler kadar tesirli olmayacaktır.

Asla sihirli bir değnek beklentisi ile bambaşka bir insan olma yolunda ve hayali ile karakterinizi başkasının tercih ve yönlendirmesine bırakmayın.
Unutmayınız ki bir insanın kıymetini, ahlakını yücelten, iyiyi ve kötüyü ayıran mihenk taşı Kur'an ve sünnettir.

O halde geliniz yukarıda söz konusu ruh halimizden süratle uzaklaşalım.
Beşeriyetin saadet kaynağı, dünyaya en iyi şekilde nizam veren başıboşluk ve serseri tavırlardan kurtarıp ibadet ve taatle emniyet ve huzuru temin eden Kur'ana sıkıca sarılmak medeniyetimizin surlarında gedik açmak isteyenlere karşı zihnimizi, şuurumuzu diri ve uyanık tutalım.
Habibi Zişan efendimizin sözlerini, emrini, hâl ve yaşayış tarzını, maddi ve manevi faziletleri önemli bir kazanım halinde sertaç ederek mühim sevaplar ile birlikte, bu yola revan olup bu evrene yön veren kudretin sevgisine mazhar olmayı insanlığın ve peygamberlerin en meşhuru ve mumtazı olan efendimizin ortaya koyduğu düsturların muhkem kanunlar olduğu idrakiyle sünneti seniyyeye tâbi olarak hissemizi ziyadeleştirelim.

Unutmayınız ki siz istemezseniz hiçbir kimse size bir şey yaptırmayı dikte edemez.
Okuduğunuz kitaplar, sayısızca sosyal medya gelişim kanalları süslü kelamların ardına gizlenerek ve gerçekte olmayan hayatları senaristlerin hayal ürünü olan dizilerin önünde size diz çöktürerek  kaybettiğiniz zamanları ve böyle giderse hâlâ kaybedilecek zamanların hesabını kimse size vermeyecektir.

Aklımızı başımıza almanın tam zamanı şimdi.
Kaliteli bir hayat mümkün, ardında gıpta nazarıyla selam ve dua ile karşılık verilmesi gereken bir hayat mümkün. 
En önemlisi arkamızda nasıl bir iz bırakmak istediğimizdir.
Geliniz bu suali daima kendimize soralım...
Ey yolcu ! Arkanda nasıl bir iz bırakmayı kararlaştırdın?

Peki, böyle bir hayat zor mu?
Hayır, katiyen zor değil.
İşte bugün bu gidişatı hep birlikte değiştirelim ne dersiniz?
Mesela ben bugün bismillah diyerek geleceğe dair bir planlama yaptım, hedeflerimi bir bir kağıda not aldım.
Bilginin en küçük kırıntısına dahi ihtiyacımızın olduğunu zihnimizin bir kenarına not etmeyi unutmayalım.
Örneğin yeni ve yeniden  bir planlama yapacaksanız namaza başlamayı en başa yazabilirsiniz.
Namaz ki hayatın en önemli düzeneğidir.
Zamanın ruhudur, her vaktin şahı, ulvi bir münasebet, nezih bir yol ve hizmettir.
Namaz vicdanlarda karşılık bulan muhabetullahın merkezidir.
Namaz Rabbimizle muhabbetin en yakın hâlidir.

(Her milletin yöneldiği bir kıblesi vardır. Siz hep hayırlı işler yapmada birbirinizle yarışın! Nerede olursanız olun, Allah hepinizi huzurunda bir araya getirecektir. Çünkü Allah’ın her şeye gücü yeter.BAKARA / 148 AYET.

Evet hayırlı işlerde zarar, ziyan veren çok engeller ile karşılaşabiliriz.
Fakat hiç kuşkusuz namaz hayasızlıktan, kötülüklerden alıkoyan bir zırhtır.
Bu engellere rağmen Allah'ı anmak bir başka güzel...
Onun azameti, kudreti ve hikmeti önünde hayret, hayranlık ve muhabbetle en büyük tazimi ifade eden secde ile varmak büyük bir şükür ve bahtiyarlıktır.
Bu sebeple evvela kendi iç dünyamızda şeytan ve onun işçilerine karşı büyük bir devrim hareketi başlatarak bizi yoktan vücuda getiren Allah'a karşı sonsuz şükrümüzü  izhar etmek için yeni bir başlangıç yapmak için geç değil.

Doğal olarak bununla birlikte çevremizle güzel ilişkiler kurduğumuzda duygusal bağlarımıza zarar verecek durumlardan yılandan, akrepten çekindiğimiz gibi çekinmeliyiz.
Bu vesile ile yılmadan, sarsılmadan düştüğümüz yerden yeniden ayağa kalkmak ve yeni bir hayat tesis etmek ancak  bütün ruhucanımızla Allah'a yönelmek ile mümkün olacaktır.
Hiç şüphesiz bu hâl Allah ve Rasul'ünün sevdiği bir haldir, bu hâl bizi yüceltecektir.
Ve en önemlisi bir insan bu bilinç ile yaşarsa bir süre sonra yıkılsa da, sarsılsa da düştüğü yerden kalkmasını bilecektir.

Lütfen ve ne olur, başınızı şöyle iki avucunuzun arasına koyun ve biraz olsun düşünün. Gerçekten size boş gelen gereksiz ve hiçbir faydası olmayan şeylerle uğraşmaktan kurtulmaya çalışın.
Telefonunuzdaki oyun sayılarını azaltın, hata yapabiliyorsanız oyun dünyasından tamamen kurtulun. İzlediğiniz dizi sayılarını azaltın, sosyal medya hesaplarınıza harcadığınız zamanı en aza indirin.
Kısacası biraz nefes alın.
Alalım...
Biraz dünyanın gerçekleri ile yüzleşelim ya da ölüm gerçeğini göz önünde bulundurarak hayatımızı daha anlamlı hale getirelim.
Biraz önemseyin hayatınızı, biraz değer katın kendinize.
Evvela katalım...
Bu yazıyı şuan kimler okuyor bilmiyorum ama eğer henüz ömrünün baharında kardeşlerim varsa kulaklarını pür dikkat açsınlar ve çocuklu aileler iyi dinlesinler. 
Bizi Rabbimizden uzaklaştıran unsurların en büyüğü, kalbi öldüren, kararmasına, taşlaşmış olmasına, hatta en korkuncu sayılan vahşi bir canavar olmasına hizmet eden şey dünya heveslerine tutkun ve bağımlılık derecesinde muhabbet beslemektir.
Bugünün katilleri, kötüleri dünün birer masum çocukları değiller miydi?

Son olarak Sezai Karakoç hocamın ifadesi ile bitirelim:
"Çocuklarınızı çağa kurban ediyorsunuz efendiler; koyunlarınızı da Allah'a! 
Fakat sizin koyunlarınıza Allah'ın ihtiyacı yok..."

Evet evet, hem çocuklarınızı hem de ruhunuzu çağa kurban etmeyiniz.!

Güzel kelimeler ile değebildiğim yüreklere bin
 selam olsun...